To The Bone
Gelin sizinle beraber To The Bone incelmesi yapalım :)
Lily Collins, Keanu Reeves, Carrie Prestongibi isimlerin oynadığı filmin ana kahramanı anoreksik bir kız. Anoreksiya hastalığını kısaca yeme bozukluğu hastalığı
olarak tanımlayabiliriz. Başroldeki kızın adı Ellen. Ellen yeme bozukluğu için dört kez hastaneye gitmiş. Aynı zamanda Ellen çok yetenekli bir sanatçı, Tumbler üzerinden bir sürü çizim paylaşmakta ve çizimleri oldukça beğenilmektedir. Fakat Ellen’ın çizimleri kendisi gibi anoreksik olan bir hayranının intihar etmesine yol açar.
Ellen’ın aile hayatı da oldukça karmaşıktır. Annesi ve babası, annesinin eşcinsel olması nedeniyle boşanmış ve babası başka biriyle evlenmiştir. Annesi Ellen’ın hastalığıyla baş etmeye çalışmış ancak başarılı olamayınca onu babasının yanına göndermiştir. Fakat babası da Ellen’ın beklediği ilgi ve sevgiyi göstermeyince işler Ellen için içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Hayranının intihar etmesiyle beraber Ellen yaşamak isteyip istemediğini sorgulamaya başlamıştır. Üvey annesinin bulduğu başarılı bir doktor sayesinde Ellen son kez tedaviyi kabul edip Ellen'la aynı durumu yaşayan hastaların olduğu bir eve yerleşmiştir. Tedavi Elle’ı başta çok zorlar ancak orada bir erkekten hoşlanmaya başlar ve bu onun tedaviye alışma sürecine yardımcı olur.
Filmi izledikten sonra şunu fark ettim ki hepimiz çizilen bir ölçüye uymak zorundaymışız gibi davranıyoruz ve çokta önemli olmayan bu durum sağlığımızı kaybetmemize bile neden olabiliyor. Bunun için herkesin “fit”veya “güzel”kavramının farklı olduğunu hatırlamalı ve diğer “herkes”gibi olmayı bırakmalıyız çünkü hepimiz özeliz ve farklıyız. Hayatımızın, sağlımızın ve her günümüzün ne kadar değerli olduğunu unutmamalıyız ve bunun farkında olarak yaşamalıyız.