"Baca Temizleyicisi" Şiirinin İncelenmesi
Minik Bedenlerin Kara Bahtı
Yazıma öncelikle yazardan bahsederek başlamak istiyorum.
İngiliz şair, ressam ve gravürcü olan William Blake 28 Kasım 1757’de Londra’da doğar. “İngiliz Mistik Şairi” olarak da bilinen Blake güçlü dini duygulara sahip olması ve çocukluğunda gördüğü sanrılardan dolayı insanlar tarafından deli olarak anılır.
Romantik dönemin öncü figürü olarak görülen Blake orta sınıf bir tuhafiyecinin oğludur. Aynı zamanda İngiliz resim sanatına da olan ilgisiyle bilinir. 12 Ağustos 1827’de hayatını kaybeden Blake, bulunduğu dönemin sosyo-politik olaylarından etkilenerek şiir ve resim sanatını ortaya koyar. 1789’da yayımlanan “Masumiyet ve Tecrübe Şarkıları” adlı şiir kitabı İngiliz edebiyatı için büyük önem taşır. Blake, ‘Masumiyet Şarkıları’nda çocukların yaşadığı umutları ve korkuları ele alarak şiiri onların ya da yetişkinlerin gözünden dramatize eder.
“Deneyim dediğimiz şey, yitirdiğimiz masumiyetimizdir” der William Blake. Peki nerede ve nasıl yitirildi bu masumiyet?
Şiirde küçük bir çocuğun aile kavramından koparılıp kendi yaşlarındaki çocuklarla birlikte baca temizleyicisi olarak çalıştırıldığı anlatılmaktadır. Bacaya sığabilme ihtimaller yüksek diye işçi olarak görülen minik bedenler.
Küçük bir bedene sahip olmanın sonucu olarak bacadan sarkıtılmak mı gereklidir yoksa kurumdan zehirlenerek ölüme mahkûm edilmek mi? Oysa o kadar küçükler ki şiirin 1. Kıtasında yer alan ve Türkçe manası “temizlemek” olan “sweep” kelimesine dilleri dönmüyor, onun yerine ancak “ağlamak” anlamına gelen “weep” diyebiliyorlar. Yani koca toplumun içerisinde onların hakkettiği yer bacaların isli içi midir?
Şimdi şiirde hangi temaların kullanıldığını ve Blake’in bunları şiire nasıl yansıttığına bakalım.
Blake bu şiirde “umut, masumiyet ve ölüm” temalarını kullanarak 18. yüzyıldaki ve ondan önceki dönemlerde yaşanan çocuk işçiliğine ve onların baca temizleyicisi olarak çalıştırılmasına dikkat çeker. Bu temaları yansıtmak amacıyla “kuzu, kara tabut ve çayır” gibi semboller kullanır.
Şiirin ilk kıtası incelendiğinde çocuğun annesi öldüğü zaman babası tarafından baca işçisi olarak satıldığını ve o zaman kelimeleri doğru telaffuz edemeyecek kadar küçük yaşta olduğunu söyleyebiliriz. Blake, şiirin ikinci kıtasındaki “kuzu” kelimesiyle Hristiyanlıktaki inanca göre kuzunun insanoğlu için feda edilen bir hayvan olduğunu okuyuculara çağrıştırarak kuzunun aslında küçük çocuğun, Tom’un ve diğer işçi çocukların masumiyetini sembolize ettiğini gösterir. Ayrıca küçük çocuğun Tom’u susturup “takma kafana” diyerek sakinleştirmeye çalışması da çocukların içerisinde oldukları duruma ses çıkaramamasını, boyun eğmek zorunda kaldıklarını ve masumiyetlerinin kullanıldığını gösterir. Şiirin üçüncü ve dördüncü kıtasında yer alan “kara tabut” kelimesi ise ölümü (yani masumiyetin ölümünü) sembolize ederek çocukların yaşadığı sıkıntıları ve işverenlerin, gelişme hırsı yüzünden ölüme terk edilişlerini yansıtır. Ayrıca “tabut” kelimesi çocukların çalışmak zorunda olduğu isli bacaları da sembolize eder. Dördüncü kıtada Tom’un uykusunda meleğin gelip de onların tabutlarını açması cenneti sembolize ederek onların bu acı gerçekten uzaklaştığını anlatır. “Çayır”larda eğlenip oynamaları onların gerçeklikten kaçarak hayal dünyasına dalmaları ifade eder. Bu “yeşil alan” umudu, huzuru, özgürlüğü ve baharı temsil eder fakat bütün bunlar küçük çocuğun, Tom’un ve diğer işçi çocukların ulaşamadığı arzulardır. Şiirde geçen “Tanrı baban olsun” sözü de Tom’un iyi bir baba figürünü hayal ettiğini anlatır ve meleğin güzel vaatleriyle Tom’un içindeki umut yeşermeye başlar.
Şiirin yazıldığı döneme bakılırsa bu çocukların yaşadığı şey “kara baht” olarak tasvir edilebilir. 18. Yüzyıl İngiltere’sindeki fakir ailelerin, çocuklarını baca temizleyicilere satmak zorunda kalmasıdır acı. Küçük yaşta ailesiz kalıp daha konuşmayı bile bilmeden hayata atılmak değil hayattan koparılmak ve kapitalizmin sonucu olarak açlıktan, hastalıktan ve güçsüzlükten ölüme mahkûm edilerek proletaryalara (yani üst sınıflara) fayda sağlamaktır. Bu minik bedenlerin baca diye girdikleri yerin aslında onlar için kara bir tabut olması ve onların bu “kara” tabutlar içinde “ak” hayaller görmesi ve kurması 18. Yüzyıl İngiltere’sinin trajik yükselme çabasını gözler önüne serer. Sanayileşmenin dezavantajı olarak işçilerin az maaş alması ve çocuklarını satmak zorunda kalması tam olarak bir trajediyi doğurur.