Bahardan Sergüzeşt

Baharın dili, kalbimizin en derinidir zihnimizdeki lügatlarda.

Arkadaşım Günlük,

Senin de içini gülmekler sarmıyor mu baharları? Kuşlar gibi uçmak, deniz gibi dalgalanmak, çiçekler gibi rengarenk olmak istemiyor musun zaman zaman? Baharın o mayhoş tadı, senin de kalbini pır pır ettirmiyor mu?

İnsan bir mevsimdir bilmeden, baharın ruha bürünmüş halidir. Bitmek bilmeyen yağışlar gibi sağanak, ıssız; iç ısıtan güneşli günler gibi mest; ılık ılık esen rüzgar gibi nazlı… Şarkıcının “Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum? Yoksa böyle olduğumda mı gelir bahar?” dediği noktadan anlaşılıyor bunca şeyin cevabı. İnsan böyledir, böyle olduğunda gelir bahar ve insanın baharı hiç geçmez. Kışın bahardır içimiz, bu yüzden üşür ve büzüşürüz kendi içimize. Yazın bahardır içimiz, sıcaktan şikayetlenir dururuz bir rüzgara hasret. Güzün bahardır içimiz; yaprakların kuruluğuyla melankoliye ulaşır, somurtur dururuz güneşin doğacağına umutla.

İnsanın asıl bahara kavuştuğu, kalbinde çiçeklenen her bir adımdır; aşık olduklarıdır bahar. Bir ses, bir nefes, bir bakış, bir tutuş, bir kayboluş… İnsan kaybolduğu ruhlarda baharın tazeliğindedir. Yeni açmış bir çiçek merakında farkına varır nerede, nasıl bulunduğunun. İnsanın ararken güldükleri de bahardır. Sonucuyla içine yağmurlar düşmeyen, yolda bir fırtınaya kapılıp kaybolmayan aklıyla karışır baharın ışıltısına.

İnsan bahardır Günlük. Bahar gibi canlı, huzurlu, keyifli, şendir insanın her yanı. Fakat insan bilmez kendi baharını, başka baharlara uydurmaya çalışır aklını. Sonra hiç bulamaz kendi içindeki baharı. Gerçi, insanın bilmeyişi de bahardır. Hangi hava hareketine kapılacağını göstermeyen bahar misali, insan da nerelerden savrulacağını bilemez yolunda ilerlerken. Yolda ilerlemek, bahardır; bahar bizdir, bizim her var oluşumuz.