kırağı

her yeni gün bir yük olmuşsa.

Sonuçsuz kalan her çaba sırta vurulan bir kırbaç daha. Artık öyle yaralı bir halde ki kırbaçlar artık onu daha hızlı koşması için uyarmıyor, sonunu daha hızlı getiriyor. Daha ne kadar devam edebilir bilmiyor. Kan revan içinde yere yığılmak için hala ne bekliyor?

Her çaba sonuçsuz kalacaksa böyle de diye deneyip duruyor bu hayatta?

Sakince gözlerini kapatsa ve bir daha uyanmasa, olmaz mıydı?

Bir kere kolayı seçse.

İçindeki umut neden ölmüyor, ikisinden biri neden öldüremiyor diğerini? Yaralarına rağmen attığı her adım taşlı yollara, dikenlerle dolu patikalara, bataklıklara çıkarken; çaldığı her kapı hiç açılmamasına rağmen yüzüne binlerce kere çarparken, ne diye hayal kurma inadını taşıyor yüreğinde?

Tutunacak bir dala sahip olabilsin diye nice dikenlere, kılıçlara, saç telinden ince ışıklara tutunmuşken, hala bunlara tutunabilmeyi kalbi parçalanacak kadar isteme acizliğindeyken, neden hiçkimse onun düşmesini umursamıyor?

Kimsenin kalbine dert olamamış mı bugüne kadar? Kimsenin kimsesi olamamış mı? Kimsesiz mi gerçekten, bütünüyle? Kimse uzatmaz mı elini ölmekte olan ona? Kimse yaralarını sevmez, onları sarmaz mı? Derdiyle dertlenecek kimse yok mudur şu koskoca dünyada? Saçlarını okşayacak, tenini sevecek kimse yok mu?

İyi de,

Ne zamana kadar yalnız yürünür bu yol?

Ne zaman biter? Hayatın bedelini ödemeye yalnızlığın ne kadarı yeter? Nerede duracak bu kader denen cellat, nerede inecek boynuna ölümün soğuk bıçağı?

Her şey bittiğinde yüreğindeki acı durulacak mı?