Balkon Düşünceleri - Güç Nedir?
Sizce güç nedir?
Dünyayı algılamaya ilk başladığımız zamanlardan beri duyduğumuz, yaşadığımız, hissettiğimiz, biz hissettirilen bir kavram güç. Sahip olunması gereken ancak olunduğunda daha fazlası istenmesi gereken, sizi üstün kılan bir kavram. Peki gücü nasıl algılıyoruz? Daha doğrusu güçlülük olarak adlandırdıklarımız ne kadar doğru? Zayıflık olarak gördüklerimiz güç olabilir mi? Ya da güç olarak gördüğümüz şeyleri zayıflıktır belki. Hadi beraber bakalım.
Güçlü birini hayal edin. Durun durun okumayın cidden hayal edin. Gözünüzde canlansın. Uzun boylu kaslı biridir muhtemelen. Sert mizaçlıdır. Ağlamaz ve kolay kolay üzülmez. Yüksek mevkidedir. Parası da vardır kesin. Değil mi?
Yanlış anlamayın bilmişlik yapmaya çalışmıyorum. Yalnızca kolektif olarak belli kavramlara yüklediğimiz aynı anlamlar var. Ve size güç bu değil de demeyeceğim. Ancak gücü bundan ibaret görmemek gerekir burası kesinlikle ayrı. Hadi güçlü karakterimizi bir ele alalım.
Bizim işimiz fiziksel güçle yani somut parçayla ilgili değil; soyut şeylere odaklanalım. Sert mizaçlı birini düşünelim. Yumuşak başlı, tatlı ya da çok güleç biri güçsüz müdür? "Hayır ama..." şeklinde cümlelerinizi duyar gibiyim. Güçsüz değildir ancak kimse onu yalnızca bu özellikleri ile güçlü algılamaz. Hadi şimdi bir hikaye yazalım karakterimize. Güleç karakterimizin bütün ailesini bir trafik kazasında kaybettiğini düşünün. Hop, birden güçlü biri değil mi? Neden? Çünkü her şeye rağmen, acısına rağmen gülebiliyordur. Farkettiniz mi? Duygularımızı yaşamamak güçlü hissettiriyor bize.
Oysa ki tamamen kişisel düşüncemden yola çıkarak duygularını yaşayabilmek "güç" benim için. Kelime oyunumu farketmişsinizdir umarım. Zor olan şeyleri yapmak güç gerektirir, bunu biliriz. Benim için asıl güç yüzleşebilmektir. Ne ile olursa olsun. Hayatla, kendinle, ayrılmak istediğin kişiyle, duygularınla, gerçeklerle... Yüzleşebilmek güçtür.
Hayatla yüzleşmek cesaret ister. Kafamızdaki ütopyanın gerçek olmaması zordur. Gerçeklerle yüzleşmek zordur. Kafanıza uymayan, sizi yolunuzdan çıkaracak gerçekler vardır. Ayrılmak istediğin kişi başkalarının duyguları ile yüzleşmekle birlikte canını yakmakla yüzleşmeyi gerektirir. Daha kendi duygularımız ile yüzleşmek zorken bu daha da zorlar kişiyi.
Kendi duygularımıza gelirsek bu işin en zor kısmı. Duygular yaşayarak geçer. Yaşamadığımızda bastırılır. Peki neden yaşamak istemeyiz? Çünkü huzurumuzu bozarlar. Olumsuz duygular bizi endişelendirir. Ama belki yüzleşsek, yansa canımız geçeceğini daha iyi anlayabiliriz belki. Bazen bu olumsuz duygular bizi utandırır. Bunları yaşadığımız için utanırız. Ancak duygumuz bizim ve sadece bize ait. Hesabını yalnızca kendimize veriyoruz. En azından vermeliyiz.
Duygularınızı kontrol edemezsiniz. Davranışlarınızı ve bu duygularla neler yaptığınızı kontrol edebilirsiniz ancak hissettiğiniz şey kontrolünüzde değildir. Bir durum hakkında bir şekilde hissetmek istemeyebilirsiniz. Bu sizin A olayı sonucunda X şeklinde hisseden biri olmak istediğiniz anlamına gelir. Ancak bu kişi haline gelebilmek için ilk önce A olayını Y şeklinde karşılayan biri olduğunuzu, bunun sizin içinizdeki sebeplerini görüp bundan utanmak yerine bu duyguyu yaşamanız gerekir. Çünkü siz, siz olduğunuz için utanmamalısınız. Gelişmek isteyen biri olduğunuz için gurur duymalısınız. Olduğunuz kişiyi kabullenmeden gelişmeniz ise çok zordur. Bu dağınık bir odayı dağınık olduğunu reddederek toplamaya çalışmak, çorak bir arazinin orman olduğunu iddia ederek orayı yeşillendirmeye benzer.
Güç benim için yüzleşebilmek, yaşamaya izin verebilmektir. Hayat zorlaşacakmış gibi görünse de bir kere bu güce sahip olduğunuzu gördüğünüzde hayat çok daha güzelleşebilir. Başladığımız noktadan uzaklara giderek sohbet ettiğimiz, düşüncelere daldığımız balkonumuzdan şimdilik ayrılıyoruz. Gelecek hafta görüşmek üzere!