Bana Neyin İyi Geldiğini Anlamaya Çalışıyorum
"Kedi Videoları mı? Yoksa Turşu Suyu mu?"
Televizyonun Yanıltıcı Parıltısının Gerçek Yüzü
Program sona erdiğinde, televizyondaki bu absürd sahne, bana medyanın ne kadar yanıltıcı olabileceğini bir kez daha hatırlattı. İnsanlar, ekranlardaki bu saçma tartışmaları izliyor, kendi hayatlarını daha anlamlı ve düzenli yaşamaya çalışıyorlardı. Ancak gerçek şu ki, bu programlar sadece yanıltıcı birer gösteriydi. Herkes kendi sesini duyurmak için çabalıyor, kimse birbirini gerçekten dinlemiyordu.
Yatakta uzanmış, bu saçma programı izlerken, bir yandan da kendi hayatımla ilgili düşüncelere dalıyordum. Medyanın büyüttüğü yanılgılar ve yanıltıcı sonuçlar, bizim gerçek dünyamızı ne kadar etkiliyordu? Kendi içsel yolculuğumda, bu yanıltıcı özgürlüklerden sıyrılarak, kendi gerçeğimi bulmalıydım.
Telefonum çaldı, yine Serkan'dı. Bu kez onun bir televizyon yayınındaki saçmalıklardan etkilendiği görüldü. "Serkan" dedim, "Medyanın büyüttüğü yanılgılardan uzaklar ve kendi gerçeğini bul. Bu programlar, sadece birer yanıltıcı izolasyondan ibarettir."
Serkan, "Haklısın" dedi. "Belki de kendi içsel yolculuğuma odaklanmalıyım."
Telefonu kapattıktan sonra, derin bir nefes satın alma ve yolculuğunu içselma odaklanmaya devam ettirdim. Televizyonun yanıltıcı uzaklaşarak, kendi gerçeğini bulmak için bir adım daha atmıştım.
Sahne: Karakterin Yatak Odası - Gün Ortası
Karakter, aralıklarda uzanmış, yaşlanmalarının ışık altında telefonunu alır. Odanın bir köşesinde saat tik-tak sesleriyle zaman akıp gider.
Telefon Çaldığında:
Karakter: (Hafifçe homurdanarak) Oh hayır, bir daha başlıyor.
Telefon: (Annenin sesi) Merhaba, benim tatlım! Nasılsın?
Karakter: (İçinden) Oh hayır, anne yine. Bugün hiç zamanım yok.
Annesi: (Sevecen bir ses tonuyla) Birkaç modda hiç aramadın, seni merak ediyorum. Nesin mi?
Karakter: (Kaşlarını çatar, huzursuz) Bir şey yapmıyorum. Sadece... dinleniyorum.
Annesi: (Endişeli) Dinleniyorsun... Peki, dışarı çıktın mı? Hava güzel, biraz yürüyüş yapabilirsin.
Karakter: (Hızlıca) Hayır, hayır... Dışarı çıkmak istemiyorum.
Annesi: (Endişeli bir tonla) Tatlım, böyle kendine zarar veriyorsun. Biraz doğrulaşmak iyi olabilir. Ayrıca bir günlük randevu alman gereken MHRSD var mı?
Karakter: (Sıkıntılı bir şekilde) Evet, gelecek...
Annesi: (Kararlı) Peki, ne zaman gideceksin?
Karakter: (Gergin) Bilmiyorum... Bir süre daha beklemeliyim.
Annesi: (Dik bir şekilde) Hayır, daha fazla bekleyemezsin. Bu hafta içinde bir randevu aralıkları gerekir. Sağlığın için önemli.
Karakter: (Hırsızlıkla) Tamam, tamam... Yarın bakarım.
Annesi: (Rahatlamış bir şekilde) İyi, o zaman gittiğinde ilk iş olarak ara. Benim için de haber verir mi yanlış?
Karakter: (Kısa bir süre sessiz kalır, sonra kalır) Elbette, haber verilir.
Annesi: (Memnun) Teşekkür ederim tatlım. Umarım bu kısa sürede çıkarsın. Seni çok seviyorum.
Karakter: (İçinden) Ben de seni seviyorum...
Telefon sessizce kapanır ve karakter yine sessizliğe bürünür. Yüzünde kararsız bir ifadeyle odasında tek başına kalır.
Bir yerlerde saat hâlâ beş.