Batı Medeniyetinin Dönemin Osmanlı’sına Tanıtımı: Avrupa Risâlesi Ve Terakki Metinlerinin Karşılaştırmalı Analizi

“Rûy-ı arzda mevcut olan âsâr-ı terakkinin fotoğraf ile resmi alınmış olsa medeniyet-i hâzırayı ancak Londra kadar gösterebilir.”

Osmanlı Devleti için önemli milatlardan olan Tanzimat Fermanı’nın ilanı ciddi bir değişim ve dönüşümü beraberinde getirmiştir. Medeniyet düşüncesi, Tanzimat döneminde fikrî ve edebî bağlamda devrin yazarları ile ilişkilendirilmiştir. Modern devlet anlayışı doğrultusunda fikir dünyasında yer alacak olan modernleşme, batılılaşma ve terakki kavramları gelişmiştir. Bu yazıda belirtilen kavramlar temelinde Mustafa Sâmi Efendi’nin Avrupa Risâlesi ve Namık Kemal’in Terakki eserleri üzerinde durulacak, her iki metnin benzerlik ve farklılıkları belirtilerek Tanzimat döneminde Osmanlı aydınının fikirleri doğrultusunda çıkarım yapılmaya çalışılacaktır.

Değerlendirmeye, başkâtip olarak tâyin olunduğu elçilik olan Paris’e giderken Avrupa’yı gezip gördüklerini anlatan Mustafa Sâmi Efendi’nin Avrupa Risâlesi metni üzerinde durarak başlayalım. Eserine Allah’a, peygambere ve dönemin padişahına övgüyle başlayan Mustafa Sâmi Efendi, metnini milletine bir iyilik yapabilme düşüncesiyle oluşturduğunu belirterek devam etmiştir. Benzer şekilde Namık Kemal de Terakki’sine Allah’a övgü ile başlanmıştır. Mustafa Sâmi Efendi, Paris’e seyahati boyunca gördüğü yerler üzerine bilgiler vermiştir. Yolculuğu esnasında bulunduğu mekânları Londra, Napoli, Roma, Floransa, Venedik olarak belirtebiliriz. Bu kısımda Londra’daki ticari hayattan ve buharlı gemilerden, Floransa’da tıp alanındaki gelişmelerden, İngiltere’deki deniz ticaretinden ve donanmadan bahsetmiştir. Bulunduğu bölgelerin nüfusu hakkında da bilgiler vermiştir. Seyahatinin başlangıcında yirmi bir gün karantina sürecinden bahsetmiş, memurların disiplinini, rüşvetin bulunmadığını ve cezasının kanun gereği asılmak olduğunu anlatmıştır. Halka hitap edilerek bilgilendirme amaçlı kaleme alındığı için dili Namık Kemal’in metnine kıyasla daha anlaşılır ve sade niteliktedir. 

Mustafa Sâmi Efendi, medeniyete ve beraberinde getirdiklerine şahit olup, Paris için düşüncelerini hayranlık uyandırıcı olarak betimlemeye çalışmıştır. Mizacı hakkında insanların gayretli olup aynı zamanda zevklerine düşkünlüklerinden ve alçakgönüllü, sakin, vatan sevgisi olan bir millet olduğundan bahsetmektedir. Bunun yanı sıra havanın sisli oluşunun dışarıdan gelenler üzerindeki etkisinden, ticaretin yoğunluğundan, otellerden, postane ve orada bulunan telgraflardan, ekonomik ve askerî güçlerinden, din görüşleri nedeniyle toplumsal ayrımın bulunmamasından, tıp alanındaki önemli detaylardan, eğitim alanındaki gelişmişliklerden ve fennî ilimlere verdikleri önemden de söz etmiştir. Bununla birlikte kütüphanelerin büyüklüğünden, her yaştan insanın okuyarak kendini geliştirmek için verdiği çabadan, gazetelerden, tiyatro binalarından, ulaşımın kolaylığı ve çeşitliliğinden bahsederek medeniyetin getirdiği gelişmeleri belirtmiştir. Antika kavramını tanımlayarak müzeler ile örneklendirmiş, Avrupa’daki binaların bakımsız olmasını buna bağlamış ve saygısızlık olarak nitelendirmiştir. “Bilhassa Fransa’da her bir şahıs hatta sıradan bir hamal yahut bir çoban bile, en azından kendisine ait bir mektubu olsun yazıp okumaya muktedirdir” söylemiyle eğitime verdikleri önemi örnekleyebiliriz (Andı 1996, 108). Engelli bireylerin eğitimlerine verdikleri önem ise kültürümüzde bulunan ‘Deli kötek ile uslanır’ söyleminin anlamsızlığını belirtmiştir. Mustafa Sâmi Efendi eserinde yer verdiği alanları kimi zaman İstanbul ile kıyaslayarak milletine daha iyi imkânlar verildiği takdirde iyi işler yapabileceğine; Namık Kemal ise bu düşünceye ek olarak, hemen mümkün olmasa bile Avrupa’dan çok daha iyi olabileceğine dikkat çekmiş ve eserlerine son vermişlerdir.

Namık Kemal eserinde Mustafa Sâmi Efendi’den farklı olarak Londra ve Paris’e yer vermiş, Londra’yı temel alan bir anlatımda bulunmuştur. “Rûy-ı arzda mevcut olan âsâr-ı terakkinin fotoğraf ile resmi alınmış olsa medeniyet-i hâzırayı ancak Londra kadar gösterebilir” söylemiyle medeni bir şehir olduğuna dikkat çekerek batılılaşmanın kötü bir şey olmadığından, batılıların da birbirlerinden etkilendiğinden söz etmiştir (Aydoğdu ve Kara 2005, 212). Terakki’de de Batı’nın anlatımında değinilen kimi noktalar Avrupa Risâlesi’ne benzerlik göstermektedir. Eğitime, bilime ve sanata verilen önemden; kütüphanelerden, müzelerden, matbaa ve rasathanelerden; şehrin gelişmişliğini gösteren binalardan, çarşılardan ve köprülerden; hayvanat bahçesinden; tiyatrolardan; bankalardan; fabrikalardan; ulaşım imkânlarından; otellerden; nizam ve asayiş düzeninden; ticaretten ve ekonomiden bahsetmektedir. Namık Kemal’in bunların yanı sıra farklı olarak üzerinde durduğu konular; hürriyet, anayasa, meclis kavramları etrafındaki parlamentodur. Bunun yanı sıra devinim kavramı üzerinde de durmuştur. Hiyerarşik güç üstünlüklerinin bulunmasından, borsada eşitsizliklerden ve zenginlere imtiyaz tanınmasındaki rahatsızlığından söz etmiştir. Kültürel farklılıklar nedeniyle kadının toplumdaki konumundan ve mahkemelerde suçlu olanlara dahi ‘efendi’ hitabının kullanılmasını da şaşkınlıkla kaleme almıştır. Her iki eserin yazı türü özelliklerini karşılaştıracak olursak, Avrupa Risâlesi’ni tarihlerin belirtilmesi açısından günlüğe daha yakın bir tutumda değerlendirmemiz mümkündür.

Sonuç olarak Avrupa Risâlesi ve Terakki metinlerini Tanzimat dönemi bağlamında ele aldığımız bu yazıda her iki metni açıklayarak benzerlikleri ve farklılıkları üzerinden değerlendirilmede bulunulmuş, bu çerçevede dönemin Osmanlı aydınının düşüncelerini eserleriyle ilişkili olarak çözümlemeye odaklanılmıştır.


KAYNAKÇA

Andı, Muhammed Fatih. 1996. Bir Osmanlı Bürokratının Avrupa İzlenimleri Mustafa Sâmi Efendi ve Avrupa Risâlesi. İstanbul: Kitabevi.

Aydoğdu, Nergiz Yılmaz ve İsmail Kara. 2005. Osmanlı Modernleşmesinin Meseleleri Bütün Makaleleri 1. İstanbul: Dergâh Yayınları.