Ben Senden Önce Ölmek İsterim
Sevgiliye duyulan derin aşk
Nazım Hikmet’in “Ben Senden Önce Ölmek İsterim” şiiri, aşkın ölüme ve ayrılığa karşı direnişini, sevgiliden ayrılmanın dayanılmaz acısını, derin bir hüznü ve teslimiyeti içerir. Şiirde, sevdiklerinin ardından bıraktığı boşluğu dolduracak gücü bulamayan bir insanın, ayrılık korkusunu önlemek adına “önce ölmek” istemesi öne çıkar. Bu istek, yalnızca bir ayrılık korkusu değil; aynı zamanda sevdiklerinin üzülmesini engelleme, onları acıdan koruma arzusudur.
“Önce Ölmek”: Teslimiyet ve Fedakârlık
Nazım, sevdiği kişinin ölümüne tanık olmaktan duyduğu korkuyla, kendisinin önce ölmeyi diler. Bu, onun aşkının bencil değil, aksine son derece fedakâr bir yönünü ortaya koyar. Buradaki teslimiyet, aşkın derin bir kabullenişle yaşandığını, şairin kendini sevgilisine adadığını gösterir. “Ben senden önce ölmek isterim” derken, geride kalan kişinin acısını yaşamamak istemesinin yanı sıra, sevdiği kişinin onsuz bir hayat sürmesinin onun için ne kadar dayanılmaz bir düşünce olduğunu da ima eder. Bu, sevginin yalnızca birlikte olunan anlarda değil, yokluk anında bile devam eden bir bağ olduğunu hissettirir.
Şairin aşkı, yalnızca yaşadığı anlarla sınırlı değildir; o, zaman ve mekan ötesine uzanan, sonsuz bir birlikteliği arzulayan bir duygudur. Sevdiği kişiyle yalnızca yaşarken değil, ölümden sonra bile bir arada olmayı, onunla bir bütün olmayı diler. Bu, aşkın ölümden güçlü olduğuna olan inancını ve insanın, ölüme rağmen sevgiyi sonsuz kılma arzusunu yansıtır. Bu derin bağlılık, aşkın ölüme direnme çabasını, ölümden bile korkusuzca geçerek sevgilinin yanında kalma isteğini simgeler.
Nazım Hikmet, bu şiirinde ölümle yüzleşirken, yaşamın kırılganlığını ve aşkın sonsuzluğunu aynı anda yansıtır. Bu, yalnızca bir aşk itirafı değil, aynı zamanda yaşamın geçiciliğine karşı bir meydan okuma ve insanın varoluşsal yalnızlığını kabul etme çabasıdır. Sevdiği kişinin varlığını, kendisini tamamlayan bir parça olarak görürken, ölümün bile bu tamamlanmışlığı bozmasını istemez. Bu yönüyle, aşkın bir tür varoluş sebebi olduğunu ve sevilenin kaybının, kişinin kendi varlığının da anlamsızlaşmasına yol açtığını ifade eder.
“Ben Senden Önce Ölmek İsterim” dizesinde, insanın sevgi dolu kalbinin, ölüm gibi kaçınılmaz bir gerçek karşısında nasıl da teslim olduğunu, ama aynı zamanda o sevginin yok olmaması için bir inatla yaşamak istediğini görürüz. Bu teslimiyet, Nazım’ın aşka ve sevdiği kişiye duyduğu büyük sadakatin ve bağlılığın en saf, en dokunaklı ifadesidir. Şair, burada kendi varlığını ve benliğini sevdiği kişiyle bir kılarken, aşkı ölüme galip kılacak bir duyguyla adeta kutsallaştırır.
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin…
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…