Beni kurtaran mektup

Anlattığıma selam olsun.

Bu bir öykü.

Ben öyküde anlatılan kişiyi tanıyorum. O beni tanıyamayacak. Artık burada değil, dönüştü. Ben onu tanıdığım için bu öyküyü size anlatacağım yine de, inanıyorum ki bana kızmayacak.

O beni tanımıyor, burada da değil ama söyleyeceğim ona, herkese seni anlattım diyeceğim, duyacak. Sevinecek. Yazarın yaşı bazılarınızdan fazla. Bazılarınızın ise yarısı kadar. Bazen büyük sizden, bazen çocuğunuz yaşında. Burada değil ama hayatta. Önce benden onu okuyacaksınız, sonra onun bir mektubunu, bu benim yükümlülüğüm, susmak her zaman kolay gelmiş olsa da anlatmamak anlatmaktan zordur bazenleri, yükümü biraz burada bırakacağım, anlatacağım. Öykünün gerçekliğine karar vermek ise sizin yükümlülüğünüz.

Yazar hayatı boyu mektuplar yazdı. İyi günlerinde mektuplar, kötü günlerinde mektuplar... İtiraf etmeliyim ki yazdığı her kelime bir mektuptur aslında. Mektupları onun günlükleridir ve yine aslında hepsi ölü birinin gönderilmemiş mektupları olmak üzere yazılmıştır. Bana bu satırları yazdıran kişi, aslında anlaşılmak değil kabul edilmek istemiştir. Anlatmasa, anlatamasa, ağzını açıp tek kelime edememiş olsa dahi biri tutup onu savrulmuşluğundan yakalasın istemiştir. Yakalasın. Bırakmasın. Sonra belki sevilme şanslı bile olurdu yazarın. Belki bu sayede yazar da sevmeyi öğrenebilir. Sevgiyi içini yakan ve kalbi iki taşın arasında eziliyormuş gibi hissettiren bir şeymiş gibi bilmezdi.

Belki sevginin iyileştiren bir şey olduğuna tekrar inanırdı o zaman bu yazar.

Sevilmenin herkesin hakkı olduğunu bilirdi.

Kabul edilme ümidinin, hayalinin belki yalnızca rüyadan ibaret olmadığını görürdü gözleri.

Her mektup, bir gün için. Mektupları dil altı gibi belki, belki migren için keskin bir ilaç gibi, belki tansiyon ya da kalp çarpıntısı için bir dilektir.

Yazmasan da bir şey değişmez der yazarın içinden bir ses, o durur, yarı inanır yarı inanmaz; susar güzelce, susmakta iyidir. Başkaları konuşurken susar, gülerken susar, bağırırken susar. İçindeki ses onu aşağılarken susar, tüm eksiklerini yüzüne vururken susar. Sonra, sonra bilinmeyen bir yerden bir rüzgar eser, ne ona ne başkasına dokunur, esen o kısık sesli rüzgarı ne o tutabilir ne başkası, ne o dokunabilir ne diğerleri. Mucize kendini göstermiştir, yazın en sıcak öğleden sonrasında birkaç yaprak kımıldamasa kimse emin olamaz gerçekliğinden, kimse onunla ciğerini şişirmemiş değildir ancak şişeleyebilen olmamıştır o rüzgarı, işte böyle anlarda umut yüzünü gösterir, yazarın ciğerleri şişer, burun kanatları genişler belki, göğsünün sağ yanında bir ateş hisseder, ateş canını yakar, yazar yazmaya başlar, kimseye iletilmeyecek olsa da yazar.

Mektuplarının çoğunluğu zihninin bir köşesinde yazılmış ve çoğunlukla orada silinip gitmiştir zaten. Yine de yazar. Yazarın hafızası pek iyi değildir, o böyle hissetmese de de yaşı daha genç. Unuttuğu o mektuplarda tanıdığı herkes için en azından bir sayfa vardır. İsimlerini, İntihar Mektuplarım koymuştur. Zihninde kurar da kurar. Şükürler olsun ki zihninde yazdıktan sonra kağıda geçirmesine gerek kalmaz. Dediğim gibi hafızası da kötüdür bu sayede o anlarda ne kadar üzgün hissettiğini de unutur, kurtulur.

Yazar bir gün unutmayı dilemiştir yaratıcıdan, her şeyi hatırlarken yaşamanın zor olduğunu fark ettiğinde yaşı daha on beş. Yaratıcı ona istediğini verir. Kararında değildir, fazla unutkan olmuştur yazar nihayetinde. Yazarın bazı duaları kabul olmuştur böyle böyle, kararında değil ama hiçbiri. Bazıları isterken gözlerinden yaşlar akmış, kalbi yanmış olsa da gerçekleşmemiştir.

Böyle söylediğimi duysa, burada olsa, gülümsemeden ama belki kalbinde saklı bir tebessümle şöyle dediğini duyma onuruna sahip olurduk: "Henüz."

Yazarın umudu hiç bitmez.

Yazar.

Yazar en çok affedilmek istemiştir. Kendini affetmeyi. Geçmişi, bugünü ve yarını affetmeyi arzulamış, onu kıranları ve onu kıranları kırdığı için bir kez daha kendini affetmeyi dilemiştir.

Yazar bazen fazla iyiydi ve yaşadığı çağda bu da bir tür kusurdu.

Kusurları güzeldi ancak kusuruna sahip olmasaydı bu kadar incinmezdi. Ben böylesini tercih ederdim, yine de onun iyiliğini de sevdim.

Yazar, şefkati bir yerlerde gördüğünde gözleri dolan biridir. Yazar kendi gibi birini neredeyse tamamen kırılmasından önce bulmuş olabilseymiş her şey çok başka olabilirmiş. Sözümü yanlış almayın, şimdisinin kötü olduğundan değil. Yalnızca onun daha az üzülmüş olmasını isterdim. Daha mutlu olmasını. Bir çocukken, bir gençken, dünyayı yeni yeni öğrenme cesaretini toplarken daha çok gülümsemesini isterdim.

Devamını size sonrasında okuyacağım mektubuna, "İyi akşamlar, umarım herkes çok iyidir." diye başlamıştı yazar. İzin verin, ben de bu mektubumu böyle bitireyim.

İyi akşamlar, umarım herkes çok iyidir, diyeyim. Çekileyim. Ona fısıldayayım, duysun beni.