Benlik ve Gölge: 'Black Swan' Film incelemesi
Karanlık taraflarımızla yüzleşmeye cesaretimiz var mı?
Black Swan, 2010 yapımı bir psikolojik gerilim filmidir. Film, Çaykovki'nin Kuğu Gölü gösterisinde baş dansçı olmak isteyen genç balerin Nina'nın zorlu mücadelesini anlatır.
Bu gösteride baş dansçı saflığı ve masumiyeti simgeleyen Beyaz Kuğu'yu, hem de şehvet ve tutkuyu temsil eden Siyah Kuğu'yu canlandırmak zorundadır.
Disiplinli ve mükemmeliyetçi yapısıyla Beyaz Kuğu rolünü kusursuz bir şekilde oynayan Nina, Siyah Kuğu'nun gerektirdiği karanlık ve ihtiraslı tarafı sahneye taşıyamaz. Bu durum onun üzerinde var olan baskıyı daha da artırır.
Zamanla Beyaz Kuğu ve Siyah Kuğu arasındaki çatışmayı içselleştiren Nina, adeta kendi kimliğiyle savaşmaya başlar. Masumiyet ve şehvet, saflık ve tutku, disiplin ve özgürlük arasında sıkışıp kalan Nina, yavaş yavaş hem bedenini hem de ruhunu tüketir.
Bu ikirciklilik bize Carl Jung'un ''gölge'' kavramını hatırlatır. Jung'a göre gölge, kişiliğimizin bastırılmış, reddedilen yönlerinin temsiliyken; yalnızca karanlık ve tehlikeli değildir bu personalar. Yaratıcılığı, canlılığı ve gerçekleşmemiş potansiyelleri de içinde barındırır. Yani gölge, fark edilmediğinde kişiyi tüketen, kabul edildiğinde ise kişinin potansiyelini açığa çıkaran bir güçtür.
Nina'nın yaşadığı deneyim ise oldukça trajik bir sona sahiptir. Gölgesiyle yüzleşmeye cesaret edemeyen Nina, sonunda onun tarafından yutulur. Benlik ve gölge arasındaki dengeyi sağlamaz, kendini tamamen gölgeye teslim eder. Böylece beklenen hazin son gerçekleşmiş olur: benliğin yıkımı.
Bu yıkım, Nina için aynı zamanda bir yeniden doğuştur; çünkü karanlık yönüyle –gölgesiyle– yüzleşme cesaretini gösterebilmiştir. Ancak bu cesaretin bedelini acı bir son ile ödemiştir.
Jung’a göre gölge, yok edilmesi gereken bir düşman değil; fark edildiğinde benliğimizi tamamlayan bir parçadır. Fakat gölge tarafından esir alınmamak için, benlik ile gölge arasındaki dengenin korunması gerekir.
Peki, gölgeyle yüzleşmek bizi her zaman yıkıcı bir sona mı götürür? Belki de gölgeyi kabullenmek, gerçek ve sahici bir hayatı deneyimlemenin önündeki engeli ortadan kaldırır. O hâlde kendimize sormamız gereken soru şudur: Karanlık taraflarımızla yüzleşmeye cesaretimiz var mı?
''Mükemmellik sadece kotrollü olmaktan geçmez; aynı zamanda kendini bırakabilmen gerekir.''