Besinler ve Yemek Yemek Üzerine Bazı Sosyolojik Yaklaşımlar

Besinler ve yemek yemek özelindeki bazı sosyolojik yaklaşımlar hakkında kısa bir değerlendirme.

Goody’nin şemasına göre gıdanın bulunması ve dönüştürülmesi beş işlem açısından kavramsallaştırılmaktadır. Buna göre besinlerin yetiştirilmesi üretim aşamasında ve çiftliklerde yapılır. Tahsis ve depolama işlemi dağıtım aşamasında depo ve pazarlarda muhafaza edilir. Pişirme işlemi mutfakta gerçekleşir, yeme işlemi tüketim aşamasında sofrada geçer. En son aşama olan temizleme işlemi ise düzenleme aşamasında bulaşıkhanede meydana gelmektedir. Beslenme ve yemek sosyolojisinde, tüketicilerin inançları sosyologlar tarafından kültürel, ideolojik bir çerçevede ele alınmaktadır. Fakat yemeğin ve yemek sosyolojisinin yeni gelişim gösteren bir konu olmasından dolayı besin sistemine dair hala eksik bilgiler mevcuttur. Besin, vücut dokusunun onarımı, enerji üretimi işlevlerinin yerine gelebilmesi için gerekli hayati bir unsurdur. Bu işlevlerin yerine gelebilmesi için beş gruba ihtiyaç vardır. Birincil enerji kaynağı olan karbonhidrat, önemli bir enerji kaynağı olan yağlar, amino asit kaynağı olan proteinler, inorsak bir madde olan minareler ve vücudun geçim kimyası olan vitaminler. İnsan vücudunun günlük faaliyetlerini yerine getirebilmesi için bütün bunlar gereklidir. İnsanlar için yemek yemek sadece gerekli besinlerin alınmasından daha fazladır. Bundan dolayı da farklı kültürlerin yemek konusunda farklı seçicilik unsurları bulunmaktadır.

Falk, insanların biz-onlar, aynı-farklı, iç-dış, iyi-yenmez ayrımının en temel ayrımlardan biri olduğunu dile getirmektedir. Yenilebilirlik ve yenmezlik algısı kültürden kültüre, insandan insana değişiklik göstermektedir. İnsanlar yemeklere birtakım anlam ve semboller yüklemektedir. Besinlerin hediye, sevgi, lüks göstergesi olarak da görüldüğü gözlemlenmektedir. Hatta bazı besinler baz kültürlerde hastalık, dini uygun olmamakla ilişkilendirilmektedir. Yemek, toplumsal farklılaşma biçiminin sembolik kaynaklarını ortaya koymaktadır. Birtakım besinlere yüksek, zengin sınıfın ulaşması oldukça kolayken alt, yoksul sınıfın ulaşmasının mümkün olmadığı da görülmektedir. Bazı toplumlarda besinler eril-dişil olarak bir ayrım da görmektedir. Güçlü besinler, erilliği, zayıf besinler ise dişilliği temsil edebilir. Bunun nedeni güç merkezli bir anlayışın benimsenmiş olmasıdır.

Batı kültüründe besinsel sosyalizasyon süreci, reklamlar ve kitle iletişim araçları, devlet kurumları, dini hareketler tarafından etkilenmektedir. Jelliffe, kültürün besin sınıflandırma şemalarını kategoriler ile tanımlamaktadır. Prestij besinler; tüketimi yüksek sınıftaki insanlar olarak sınırlı olan, beden imgeci besinler; sağlığı doğrudan iyi yönde etkilediği düşünülen besinler, sempatik büyülü besinler; yiyen tarafından arzu edildiğine inanılan besinler, son olarak fizyolojik durum besinleri ise; yaş, cinsiyet, hastalık durumuna göre değişiklik gösteren besinler olarak kategorilere ayrılır.

Goody’nin sınıflandırması ile üç ana yaklaşım ortaya çıkmıştır. İşlevselci yaklaşım; toplum ve canlıyı bir vücut olarak görür. Toplumun devamını kurum ve niteliklerin bir bütünü olarak ele alır. İşlevselci bakış doğrultusunda yemek ve yemek yeme üzerine görüşler bulunmaktadır. Gıda üretimi, dağıtımı ve tüketimi bir örgütlenme içinde bulunarak sosyal sistemin devamlılığını sağlamaktadır. Yapısalcı yaklaşım; insan düşüncesinin yapısının analizi üzerine kurulmuştur. Mutfak kültüründe bulunan kuralları, daha derin yapıların göstergesi olduğunu vurgulamaktadır. Bu kuralların anlamlarının çözülmesi halinde insanın düşünce sisteminin hakkında birçok bilginin ortaya çıkacağını düşünmektedir. Gelişimsel yaklaşım; nitelikler ve zihin faaliyetlerinin içinde bulunduğu varsayılan yaklaşımdır. Toplumsal ilişkinin ve çağdaş kültürel formların anlam çabalarını barındırmaktadır.