Bilinmeyen Ozanlar: Âşık Muhibbi

Halkın sesi olan aşıklardan birinin hikayesi.

Türk kültürü, yeni yurt edindiği Anadolu coğrafyasında yeni bir kültürel kimlik kazanınca, millî öze bağlı epik şiirler söyleyen ozan-baksıların yerini İslâmî öze bağlı lirik şiirler söyleyen âşık aldı. İslâmiyet öncesi Türk edebiyatında ozanların kahramanlık konulu destanlar söylediğini biliyoruz. Bu da Türk edebiyatının, Türk kültürü içindeki sürekliliğini ortaya koymaktadır. Ayrıca ozanların orduda çeşitli sosyal ve kültürel etkinliklerde bulunmak gibi işlevleri vardı. Dinî-tasavvufî halk edebiyatının oluşumundan sonra tekkelerle bağı bulunan ordu âşıkları, ozanların görevlerini üstlenmişlerdir (Köprülü, 1989:72).

Yüzyıllardır süregelen aşıklık geleneğinde yer alan şairlerden Aşık Muhibbi’nin anlaşılabilmesi için yaşadığı döneme bakılması gerekir. 19. yüzyılın Türk toplumunda ve siyasetinde önemli bir dönem olmasıyla beraber, aşıklık geleneğine de bir değişim, dönüşüm getirmiştir. Divan edebiyatında mahallileşme akımı artarken, diğer yandan âşık şiiri divan edebiyatı etkisine daha fazla girerek halktan ve halk zevkinden uzaklaşma eğilimi göstermeye başlamıştır.  (Köprülü, 1962:524).

Aşık Muhibbi’nin deyişlerine çoğu yazıya geçirilmediğinden dolayı ulaşmak mümkün değildir fakat sayılı deyişlerinde dönemin ve kendi hayatının etkileri görülür. 

Aşık Muhibbi, asıl adıyla Kaya Salih, 1823 yılında Artvin ilinin Yusufeli ilçesine bağlı Demirkent (Erkinis) köyünde doğmuştur. Kerpiçten yapılma bir evde yaşayan, fakir bir ailenin çocuğudur. (Bahadır, 2017:7)

Kendi deyimiyle aşıklığa başlayışı 1840 yılında, 17 yaşındayken olmuştur. İşlediği bir suç yüzünden tutuklanıp hapis cezası alır. Hapisteyken bir gece rüyasında köyün imamı Sabit Efendi’nin kızı Esma’yı görür ve bâde içerek ona âşık olur. Bundan sonra Muhibbi mahlasıyla deyişler söylemeye başlar. Fakir demirci çırağının köyün imamının kızına aşk ilan etmesi sıkıntılara yol açar.

Aşklarına engel olmak isteyen babası, Esma’yı kendi adamlarından biriyle nişanlamak istedi.  Bunun üzerine mutasarrıf Süleyman Paşa, Muhibbi'nin kendisinden ricası üzerine Muhibbi ve Esma’nın evlenmesini sağladı. 

Muhibbi, 30 yaşındayken Osmanlı- Rus savaşına katıldı. Döneminde topluma yönelen diğer şairlerde de görüldüğü gibi kendisi de deyişlerinde bu savaş sırasındaki deneyimlerine yer verdi.

Seferin ilk cumasında cengi meydan eyledik,
Yaş döküben ol kâfirden sahrayı kan eyledik,
Atuben çar köşemizden top ile kumbarayı,
Titredi canlar cesette zikri Subhan eyledik.
Gün ikindiye dek çektik mihnet-i cevri ceza,
Nizam ile top beraber yetişti imdat biza,
Ya Muhammed çağrışuben sıdk ile kıldık gaza,
Otuz iki kâfiri hâk ile yeksan eyledik. 

Muhibbi, 1868 yılında kendi köyünde hastalığından dolayı 45 yaşında vefat etmiştir. Ölmeden önce deyişlerini yazıya geçirmek istese de hem köyünde okuma yazma bilen bir kişi dışında kimsenin olmaması hem de o kişi tarafından ciddiye alınmamasından dolayı bunu gerçekleştirememiştir. 

Aşık Muhibbi, asıl adıyla Kaya Salih, 19.yy aşıklarındandır. Kendisi neredeyse okur-yazar kimsenin bulunmadığı bir köyde doğmuş, yaratılışından gelen yetenekle etkileyici deyişler söylemiştir. Zamanla köyünde önemli bir kişi olarak “Muhibbi Baba” diye anılmıştır. Deyişlerinin çoğu yazıya geçirilmiş olmasa da onu köyünden tanıyan insanların anlattıkları, ondan etkilenen çırakların yazıya aktardıkları birkaç deyişi Aşık Muhibbi’nin şairliğini anlamamıza yardımcı olur.

Aşıkların çoğunun ünü kendi köyleri ve yakınıyla sınırlı kalmış olsa da aşıklık geleneğinin günümüze taşınması konusunda tanıtılmaları önemlidir. 


KAYNAKÇA

BAHADIR, Sedat, Ölümünün 100. Yılında Âşık Muhibbi ve Mevlid-i Şerif, Yusufeli Belediyesi Eylül 2017

BAHADIR, Sedat, 19. Yüzyıl Halk Şâirlerinden Yusufelili Muhibbi Hayatı ve Deyişleri

KÖPRÜLÜ, M. Fuat, Edebiyat Araştırmaları, Akçağ, Ankara, 1978