TÜRKÜLERİN HİKAYELERİ: "HÜSEYNİK" Bölüm 2
Elazığ yöresine ait olan Hüseynik türkümüzün hikayesine gelin birlikte bakalım.
Elazığ yöresine ait olan Saçlızade Hacı Vehbi Efendi’nin güftesi ve bestesiyle kültürümüze katılan Hüseynik parçası, birçok türkümüz gibi hikayesini bilmeden dinlemekle bile bizi duygu şelalesinde yüzdüren türkülerimizden biridir. Hüseynik türküsü farklı tarzlara sahip sanatçılarımız tarafından çoğu kez yorumlanmış ve her yorumunda dinleyene verdiği duyguyu kaybetmemiştir.
Bu duygu yüklü türkümüzün hikayesini öğrenmek istediğimizde üç farklı senaryo ile karşılaşıyoruz. Hangi senaryonun doğruluk payının yüksek olduğuna dair ise net bir söylem yok. Şimdi ise bu üç hikayeyi sizlerle paylaşıp doğruluğuna inanmayı istediğiniz hikayeyi sizlere bırakıyorum. İyi okumalar!
Birinci hikaye
Akif, Musul’da yaşayan bir gençtir. Osmanlı Dönemi’nde askerlik için Elazığ Harput’a gelir ve I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı dahil birçok savaşa katılır. Bu savaşlar sırasında yaralanan Akif, beş yıl Elazığ Hüseynik’te (bugünkü adı Ulukent) bir hastanede tedavi görür. Bu yaralanma nedeniyle kolu tutmayan Akif, tedavisi bittikten sonra Musul’a ailesinin yanına dönmeye karar verir. Fakat Musul’un anavatandan ayrıldığını öğrenir ve Musul’a gitmekten vazgeçer. Ailesini habersiz bırakmak istemeyen Arif, ailesini meraklandırmamak ve iyi olduğunu bildirmek amacıyla telgraf göndermeye karar verir. Ailesine telgraf çekmek için şehir merkezine gitmesi gereken Akif yanında yardım amacıyla kendisine eşlik eden Atik adında bir hemşireyle birlikte yola çıkar. Atik Hanım şehir yolunda bayılır. Akif bu bayılma sonucu Atik Hanım’ı hastaneye götürmek için geri dönmek durumunda kalır. Atik Hanım’ı hastaneye götüren Akif, geç olsa da yola koyulur ve şehir merkezine ulaşır. Akif ailesine göndereceği telgrafı o dönemlerde telgrafı en iyi kullanan Lütfü’nün çekmesini ister fakat Lütfü orada değildir. Ankara’ya gitmiştir. Talihsizlikleri ardı ardına yaşayan Akif'in bunları yaşarken söyledikleri cümleler ise türküleşmiştir.
İkinci hikaye
1892'de Harput Posta Müdürü olan Akif yakışıklılığıyla dillere destan, mertliği ve dürüstlüğü ile de herkes tarafından saygı gören bir kişiydi. İkametini Harput’ta sürdüren Akif, her gün saray yolundan Harput’a çıkardı. Bir söylentiye göre Akif’in gününü gün eden eğlenceye düşkün bir yönü de vardı. Yakışıklılığıyla dillere destan olan Akif’in bir sürü sevdalısı vardı. Ailesi ise Musul’da yaşıyordu. Kız kardeşi olan Atik Hanım abisi Akif'e çok düşkündü. Aile bağları kuvvetli olan Akif ailesiyle sık sık telgraflaşırdı.
Bu hikayede Lütfü de Akif'in müdürlüğü döneminde postanede göreve başlamıştı ve Akif'in çok sevdiği biriydi. Haliyle Akif’in telgraf işlemlerinde başvurduğu birincil yardımcısı Lütfü'ydü.
Akif her gün çıktığı şehir yolunu çıkarken yolda kalp krizi geçirir ve ölür. Bu zamansız ve hiç beklenmedik ölüm duyulunca bütün bir şehir halkı, özellikle de Akif’in sevdalıları, arkasından günlerce gözyaşı dökerler.
Üçüncü hikaye
Atik Hanim Elazığ şehir merkezinde yaşayan ve güzelliğiyle görenleri mest eden bir kadındır. Hüseynik’te yaşayan Arif ile Atik Hanım'ın yolları bir gün kesişir. Akif, Atik Hanım'ı görür görmez sırılsıklam aşık olur. Atik Hanım da Akif’e karşı boş değildir fakat bu hikayeyi imkansız kılan bir vaziyet söz konusudur, Atik Hanım evlidir. Arif, kara sevdaya yakalanmıştır. Üzüntüsünden her gece içer, her gecenin sabahında ise uzun yol kat ederek Atik Hanım'ı uzaktan seyretmeye Hüseynik’ten şehre gider. Bir sabah yine sevdalısını uzaktan görmek için yola çıkan Arif yolda kalp krizi geçirir ve vefat eder. Atik Hanım Akif’in ölüm haberini alınca ise baygınlık geçirir.
Hüseynik türküsünün sözleri
Hüseynik'ten çıktım şeher yoluna
Kol ağrısı tesir etti canıma
Yaradanım merhamet et kuluna
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Lütfü gelsin telgrafın başına
Bir tel çeksin Musul'da gardaşıma
Bu gençlikte neler geldi başıma
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Telgrafın direkleri sayılmaz
Atik Hanım baygın düştü ayılmaz
Böyle canlar teneşire koyulmaz
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Yazık oldu yazık şu genç ömrüme
Bilmem şu feleğin bana cevri ne
Sevdiğim Hüseynik türküsü yorumlamalarından birini bırakıyorum. Beğenmeniz dileğiyle!