Bir Adli Tıp Gizemi: Vücudundan Yayılan Kokusuyla İnsanları Etkisiz Hale Getiren Gloria’nın Hikayesi!
Vücudunuzdan yayılan kokunuz hiç başka birinin ölüm sebebi olabilir mi?
Evet! Başlığı yanlış okumadınız. Şimdi sizlere anlatacağım olay gerçekten de adli tıp tarihinde vücudundan yaydığı koku ile insanlara ciddi anlamda zarar verebilen bir kadının hikayesi.
Dilerseniz başlayalım.
Tüm bu kabus gibi geçecek olan günler, Gloria ve eşi için 1994 yılının 19 Şubat akşamı Gloria Ramirez adlı 31 yaşındaki hayatını evine ve çocuklarına adamış bu kadının, rahatsızlanması ile başlar.
Kendine rahim ağzı kanseri tehşisi konulan Gloria, hastalığı atlatacağından çok emin bir şekilde hayata ve çocuklarına, ailesine sımsıkı sarılmaya karar verir. Tüm bunlar için de hastalığa karşı savaşma kararı alır ve kanser tedavisi görmeye başlar.
Fakat 19 Şubat akşamı rutin olarak gittiği tedavi dönüşü evde nefes alamadığından şikayet ederek kocasıyla birlikte apar topar hastaneye giderler. Hemşireler kendisini muayene ederken çok fazla üşüdüğünü, titrediğini ama aynı zamanda da sıcak bastığını söyler.
İlk aşamada kendisini travma odasına alan hemşireler Gloria ile ilgilenirken, bir diğer hemşire de Gloria’nın kalp ritmini kontrol etmek için makineye bağlamaya gelir.
Atletini sıyırdığında ise Gloria'nın vücudunda yağ tabakası oluştuğunu ve vücudunun yeşil renge döndüğünü görür. Kadına “Bunu daha önce fark etmediniz mi?” Diye sorduğunda ise cevaplarken kadının ağzından sarımsak kokusu alır. Doktorlar bu duruma bir anlam veremezler ve kokunun nereden geldiğini merak ederler. Bu sebeple Gloria’dan sıvı örneği alırlar.
Sıvı örneğini alan hemşire Sussan ise kanının içinde sarı sarı bir şeyler olduğunu görür. Kanının tuhaf koktuğunu fark eden hemşire Sussan, kendi kendine kuruntu yapıp yapmadığını anlamak için başka bir uzman arkadaşından kanı koklamasını ister.
İşin ilginç tarafı ise bu işlem yapıldıktan sonra odadaki yayılan sarımsak kokusu yerini amonyağa bırakmaya başlar.
Doktorlar kendi aralarında "Bu koku da nerden çıktı, ne oldu?" Diye tartışırlarken içlerinden bir tanesi yere düşüp bayılır. İlk önce bu yaşanan durumun yorgunluktan olduğu düşünülse de odada bulunan diğer 6 personel de aynı şekilde fenalaşmaya başlar. İçlerinden bazıları nefes almakta zorlanır, bazıları ise kol ve bacaklarını hareket ettiremez hale gelir.
Bir doktor odadan herkesin çıkmasını ve odanın karantinaya alındığını söylerken tam o sırada fenalaşıp bayılan ilk kadın hemşire hayatını kaybeder. Hatta o odadaki diğer personellerden bir tanesi fenalaşma sonrasında 1 hafta boyunca yoğun bakımda kalıp hayatının geri kalanını tekerlekli sandalye ile geçirmek zorunda kalır.
Gloria Ramirez’in ölüm sebebini böbrek yetmezliğine bağlı olarak kalp ritminin bozulması olarak açıklayan uzmanlar, bir de ölü bedenin ceset torbası içindeki havayı toksikoloji testinden geçirirler ve tüm testler temiz çıkar. Sağlık bakanlığı yaşanan bu ilginç olayı teftiş etmesi için müfettişleri görevlendirir. Müfettişler yaptıkları incelemeler ve görüşmeler sonucunda hastane personelinin tamamının kitlesel histeri krizine girdiğini rapor ederler. Ancak tabiki de yaşadıkları bu olaydan ağır etkilenen doktor ve hemşireler bu rapora karşı çıkarak yeni bir dava süreci başlatırlar.
Gloria’nın bedenine bu süreçte 2 kere işlem yapılır ve ikisinde de bu sefer geçirdiği -rahim ağzı kanser- hastalığı sebebiyle öldüğü söylenir. Aile ise yaşanan bu durumu kabul etmez, itiraz eder ve 3. haftada kadının bedenine tekrar işlem yapılır. Bu işlemin sonunda vefat ettikten sonra insan vücudunda bulunan ve normal olan kendi kendine yok olan bir maddenin vefatının 3. haftasında bile kadının bedeninde olduğu hatta ve hatta 3 katına çıktığı görülür. Doktorlar ise bu maddeyi Gloria’nın hastalığında kullanılan bir ilaca bağlamaya çalışırlar fakat Gloria’nın eşi “Benim karım böyle bir ilaç kullanmıyordu” diye bu iddiayı reddeder.
Akıllarda dönüp duran o soru “19 Şubat 1994 gecesi Riverside Hastanesindeki Gloria Raminez neden öldü?”
Hastaneler sanıldığının aksine bana göre çok daha farklı ortamlardır. Her zaman iyileştirmez ya da iyileştiremeyebilir. Çünkü bana göre insan vücudu bir bilimle açıklanamayacak kadar gizemler barındırır içinde. Psikoloji bunun en büyük örneğidir -bana göre-. Her yeni bir vaka yeni bir giz'in üstündeki örtüyü kaldırır.
İşte bu ele aldığımız olay da yaşanan giz'lerin sadece bir örneğidir. Ardında, örtüyü nasıl kaldırdığı,kaldırdıktan sonra ne buldukları ise soru işareti olarak adli tıp tarihinin tozlu raflarında yerini alır.
Bir anda yaşanan bu ilginç ve tatmin edici bir sonuca ulaşılamayan olay, dünyada ilgi çekmeye ve diğer uzmanlar arasında da fikir ayrılıklarına sebep olmaya başlamıştır. Adli tıp gizemlerine bir yenisi olarak eklenmiş olan bu olayın arkasında dakikalar içinde hayattan kopan bu kadını ve ardında çok sevdiği ailesini, iplerini elinden bırakmadığı bir hayatı kaybettiğini görüyoruz.