Bir Andan Kırılmak

Farkında bile olmazlar çoğu zaman sana ne yaşattıklarının.


Hayat bazen öyle bir yerden kırar ki bizi bütün bir ömür hissedilir. Ne yapsan da geçmez izi. Dişin düştüğünde yemek yerken veya konuşurken hep hissedersin ya dilin hep oraya gider tam olarak öyle bir şeydir bu. Hayatında her ne başarıyı yakalarsan yakala, ne kadar çabalarsan çabala eninde sonunda o kırgınlıktan kaçamazsın. Öyle bir anda hatırlatır kendini an, mekan, insanlar, his her şey kaybolur o anda o boşlukla baş başa kalırsın. Hele de biri o ana hiç ummadığın anda değinirse tekrar tekrar yaşarsın sanki. Acı filizlenir yeniden hatırlatır kendini. Öfke, nefret hepsi bi yanda dolar içine. Haykırmak istersin sana ne yaptıklarını bilsinler istersin de gene de susarsın geriye acının bir tebessümü kalır.

Anlatsan da değişmez ki zaten. Sen defalarca içinde kurduğun mahkemelerde kimi zaman yargıç kimi zaman da avukatlığını yaptığın o insanlar seni daha kırdıklarını bile fark etmediler. Ettikleri an da senin için bir anlamı kalmadı. Yaşanan yaşandı, hayat devam etti, denilen bir sözün, bir olayın çoktan üstü kapandı da sendeki tesiri bitmedi işte. Sen her ne kadar devam etsen de bir çizik gibi saklıyorsun zihninde ve yeri geldiğinde kendini öyle bir hatırlatıyor ki o çizik kendini bütün acıların üzerine çullanıyor sanki. Hele bir de dalga geçer gibi hiç ummadığın bir anda karşı taraf bunu anlattığında işte o zaman safi öfke ile taşıp duruyorsun.

Cemal Süreya'nın dediği gibi Biz kırıldık daha da kırılız ama katil de bilmiyorsa öldürdüğünü işte o zaman için parçalarıyla baş başasındır artık. Onlarla savaşması gereken, toplaması gereken kişi sensin. Bütün kırıklarınla yaşaması gerek sensin artık.