Bir Barcelona Hikayesi

Gaudi ile özdeşleşmiş yapılar; düzenli, planlı bir o kadar da büyük kültür ve dil zenginliği bahşedilmiş Barcelona kenti.

Antoni Gaudi ve Eserleri

Hayatımda imkanlarım el verse ilk gitmek isteyeceğim yer Barcelona’dır. Önceleri şehrin enerjisi İspanyolca dili çok ilgimi çekmiştir ki küçüklüğümde araştırınca orada Katalanca konuşulduğunu öğrenmiştim. Barcelona bana hep çok renkli ve canlı bir şehir olarak gelir. Şehri tanımam 12 yaşlarımda olmuştu. Burada en çok ilgimi çeken yer ise Park Güell’di. Sanki şekerden yapılmış evler, rengarenk heykeller vardı. Hansel ve Gratel’in masal dünyası gibiydi benim için ve çok etkilenmiştim. Hatta yenebilir olduklarını hayal ettiğimi hatırlıyorum. Şimdi ise Barcelona ile ilgili araştırma yaptığım zaman en çok dikkatimi çeken yer Casa Batllo oldu. Çok değişik bir mimarisi, renkleri, sembolleri, taşların ve her tasarımın farklı bir havası ve anlamı vardı. Merakımı arttırdı. Farklı eserlere baktıkça fark ettim ki her eserde alışılagelmişin dışında yapılara bakıyorum. Hepsi çok dikkat çekici. Tek ortak özellikleri ise hepsini aynı mimarın yapmış olması. İşte ortaokulda basit bir ödev yapmayla başlayan merakım beni en başarılı mimarlardan biri olan Antoni Gaudi ile tanıştırdı. Kırık seramikleri, simgesel ve metaforik detaylarla donatılan yapıları öğrendikçe ufkum açılıyor. Bir gün gitme imkânım olursa kaç gün ayırmam gerektiğini bile kestiremiyorum. La Sagrada Familia, özellikle görmek isteyeceğim yapıt. Ayrıca eserleri dışında şehrin ruhu; öncelikle samimi insanları ve samimi sokakları görmeye değer. Akdeniz insanı bir farklı oluyor. Sokak kültürleri çok gelişmiş. Daracık, yaşanmışlıklar barındıran küçük kafelerin yerleştiği o sokaklarda yürüyüp şehrin enerjisini hissetmek isterim. Şehrin ruhu ve enerjisini gördüğüm o manzaralara karşı sangria denemek isterim. Sanırım bir hafta kalsam bile hem teker teker Gaudi’nin yapılarını ayrıntıyla gezmeye hem sokak kültürünü keşfetmeye zamanım kalmaz. Tatlı bir yaz ayında iki haftalığına gittiğimi ve doya doya her yeri gezdiğimi hayal ediyorum. Önce Park Güell’e gidiyorum bir günümü oraya ayırıp bir iki sokak yemeği deniyorum. Her güne bir eser gezsem rahatça ve keyifle bitirebilirim. İkinci gün Casa Batllo bekler beni. Çok ilginç bir ev. Her baktığım yerde farklı bir detay bulabilirim. Sonra diğer evlere gözümü kestirir ve en son günümü Sagrada Familia’ya ayırırım. Yıllar boyu hem yapımı devam eden hem kullanılan bir yapı. O kadar büyük ki gezmeye tek bir günün yeteceğini hiç sanmıyorum. Her detayını görmek istiyorum. Kilisenin iç yapısı fazlasıyla güzelmiş fakat aynı zamanda yukarı bakmaktan başınızı döndürüyormuş. Bu kadar büyüleyici bir yere özel zaman ayırılmaması mimarına da saygısızlık olur.

Barcelona, İspanya’nın Madrid’den sonra en büyük şehridir. Katalonya özerk bölgesi başkentidir ve yaygın olarak Katalanca konuşulur. Bugün dünyanın en çok turist ağırlayan şehirlerinde ilk sıralardadır ve mimari yapıları çok ünlüdür. Kendine özgü bir kültürü vardır ve Gaudi'nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmıştır. 1900'lerden kalma mimari yapıları dünyaca herkes tarafından ilgiyle karşılanmaktadır. Bu eserlerin en önemlileri ise Gaudi’nin Barcelona ile özdeşleşmiş yapıtlarıdır. Genel olarak kentin yapılaşması düzenli ve planlıdır. Büyük bir kültür ve dil zenginliğine sahiptir. Katalan kültürü diğer kültürlerle kaynaşmış bir kültürdür. Ünlü ressam Picasso da hayatının bir döneminde Barcelona’da yaşamış, mavi dönemim dediği eserleri vermiştir. Geç gotik kiliseler, 14. Yy.’dan kalma bezemeli, zarif, egzotik yapıları çok güzel korunmaktadır. Tarihi eserlerine ve şehir yapısına önem veren bir yerdir. Ayrıca Akdeniz’in en hareketli limanı da Barcelona Limanı’dır. Ünlü Kâşif Kristof Kolomb’un anıtı bu limanda bulunur. Şehrin yeme-içme ve gece eğlence kültürü de oldukça güzeldir.

Casa Batllo

Casa Batllo da kentin ileri gelen ailelerinden olan Batllo ailesi için yapılmıştır. İnsan iskeletine benzeyen kolonları hareket eder gibi görünen balkonları vardır ve çatısı da Katalanların efsanesindeki ejderhanın omurgası şeklinde tasarlanmıştır. Ejderha motifi Katalan mimarisinde sıkça kullanılan bir motiftir. Caddenin ön tarafından da ejdarhanın pulları görünür, pullar Gaudi’nin tarzında kırık seramiklerden yapılmıştır. Casa Batlló, Casa dels Ossos yani Kemikler Evi ya da Casa del Drac Ejderhanın Evi isimleriyle de bilinir. Efsaneye göre, nefesi zehirli bir ejderha havayı ve insanları bu zehirli nefesiyle öldürürmüş. Kent halkına saldırmış ve katletmiş ve bu ejderhanın kötülüklerini önlemek ve tekrar huzura kavuşabilmek için her gün bir kişiyi ejderha için feda etmişler. Tamamıyla rastgele bir seçimle. Birkaç gün sonra, prenses o şanssız kişi olmuş. Güzeller güzeli kadın, hüzünlü bir şekilde ejderhanın yolunu tutmuşken, katalanların azizi Sant Jordi (st. George) belirmiş ve prensesi kurtarmış.  Parlak zırhı ve beyaz atı ile zor durumdaki güzel prensesi korumak için içeri girerek ejderhayı kılıcıyla bıçaklamış, güzel kadını ve vatandaşları vahşi ejderhanın ellerinden kurtarmış. Ejderhanın vücudundan ise hoş kırmızı güller dökülüvermiş. Prens prensese bir tane gül uzatmış. Barselona bu efsaneyi 23 Nisan'da her yıl düzenlenen bir festivalle kutlamaya başlamış. Festival kültür ve romantizmi bir arada yaşatır. Kutlamada insanlar, sevdiklerine hediyeler ve güller verir. Bu festivalde her yıl milyonlarca gül satılır. Casa Batlló, da bu büyük günde güllerle dekore edilir. Barcelona mimarisinde Sant Jordi ve öldürdüğü ejderha oldukça yerini gösterir. Gaudi’nin esererinde de sık sık rastlarız.

Casa Milla

Casa Milla bir köşe yapı ancak Antoni Gaudi köşelerin belli olmamasına o kadar özen göstermiş ki dışardan baktığınızda neredeyse düz görünüyor. Dış alçılı yapısı adeta deniz dalgaları çarpmış gibidir. Milla ailesi, Gaudi ile Batllo ailesinin arkadaşlarına ünlü mimarı tanıtması sonrasında tanışmış ve evlerini yaptırmaya karar vermişlerdir. İlk yapıldığında taş ocağına benzetilerek ağır eleştiriler almış ama günümüzde en beğenilen eserlerinden biri.

La Sagrada Familia

La Sagrada Familia kilisesi. Diğer adıyla bitmeyen Bazirika, yapımına 1882 yılında başlanıyor. 1908-1926 yılları arasında Gaudi aralıksız bir şekilde bu yapı ile uğraşıyor. Sagrada Familia, dini kitaptaki hikayeleri anlatan motiflerle doludur. Gaudi’nin en tutkulu duygularıyla, içtenlikle ve hevesle yaptığı eseridir. Dini duygularıyla eşsiz bir eser ortaya bırakır. Bu eserin sonunu göremeyeceğini farkında olduğu için iç mekânı görmezden gelerek bütün gayretini başından beri İsa’nın doğuşu cephesine vermiştir. Bütün servetini bu eser için harcayan Gaudi evini kapatır ve katedralin içinde atölyesinde yaşamaya başlar. Üç cepheden oluşur bu kilise. Doğu’da İsa’nın doğuşuna ithafen Doğuş cephesi, batıda İsa’nın çarmıha gerilmesinden yola çıkılarak tasarlanan batış cephesi, güneyde ise ihtişam cephesi fakat burası daha tamamlanabilmiş değildir. Tanrıya gidiş anlamını taşır. Bu üç cephenin kulelerindeki süsler cennet ile yeryüzü arasındaki bağlantının simgeselleştirilmesidir. Kilise Barcelona’nın tam ortasına konumlandırılmıştır. Büyük bir özveriyle senelerini bu esere harcamıştır ünlü ressam. Sagrada Familia, Gaudi’nin son ve bitiremediği eseridir. Sagrada Familia’nın yapımı sürerken hayatını kaybetmiştir. Nasıl öldüğü konusunda bir rivayete göre yapıya uzaktan bakmak için giderken tramvay çarpmıştır ve Barcelona kenti halkı Gaudi’nin arkasından yas tutmuştur. Gaudi, en özel eseri olan Sagrada Familia’nın içine gömülmüştür. En ünlü yapıtlarından olan Kilise’de, ünlü mimar, matematik fizik doğa ve sanatı bir araya getirmiştir. Neogotik olarak başlayan ve Agnuo akımının en sıra dışı yapımlarından olan eserin tam 138 yıldır yapımı devam ediyor. 2026 yılında günümüz teknolojileriyle Gaudi’nin ölüm yıldönümünde bitirilmesi planlanıyor. Hem faal bir Kilise hem turistik bir yapı hem de inşaat halinde türünün tek örneği bir yapı. İçine girince canlı bir yapının içine giriyor gibi oluyorsunuz ki Gaudi’de bunu hayal ederek yapmış.

Gaudi öldükten sonra 1935-1953 arası iç savaşta Gaudi’nin Katedral içerisindeki planlarının çoğu yanıyor ve günümüze maalesef ulaşamıyor. Kilisede Gaudi’nin planına göre on sekiz adet kule olacak. O dönemde yardımseverlerin yardımıyla yapılmaya devam eden kilise bugün de aynı şekilde yardımlarla, farklı mimarlar tarafından yapılmaya devam ediliyor. Tamamlandığında gezegenin en yüksek kilisesi olacak.