Bir Çocuğun Üç Ebeveyni

'Bir çocuğun üç ebeveyni' hakkında bilgi sahibi olmak ister misiniz?

Oyun terapisti Byron Norton'a göre, bir çocuğun hayatında üç ebeveyn bulunmaktadır. Bu ebeveynler ise 'anne, baba ve anne-baba arasındaki ilişki' olarak bilinmektedir.

Gebeliğin öğrenildiği ilk andan itibaren çocuk, ebeveynlerinin zihninde canlandırılmaya başlanır. Ebeveynler çocuğun kişilik özellikleri, fiziksel özellikleri, zevkleri, tercihleri, yaşamı hakkında çeşitli beklentiler geliştirir. Bu beklentilerin fetüse etkisi ise doğrudan ve anlık olmasa da ailenin doğumdan itibaren bebeğin temas edeceği çevreyi tahsis etme çabası bu dönemden başlamaktadır. Ayrıca anne babanın bu dönemde temellenen zihinsel temsilleri doğumun ardından bebekle kuracakları fiziksel, duygusal ve sözel ilişkinin, temasın niteliklerini belirlemektedir (Davis & Sandman, 2010).  

Döllenmede genetik mirasını çocukla paylaşan, gebelik boyunca fetüse, sınırlı da olsa, sağlıklı beslenme, stresten uzak durma, aktif bir yaşam, zararlı ya da bağımlılık yapıcı maddelerden uzak durma gibi farklı seçeneklerin yer aldığı koşullar sunan ebeveynler için doğum; bebekleri ile çevresel koşullarını, ilgi ve desteklerini paylaşacakları bir uzun bir dönemin başlangıç anıdır. Bu destek ve paylaşım ilişkisi maddi, manevi tüm koşulları barındıran karmaşık ve bir o kadar heyecanlı bir yolculuğu tanımlamaktadır. İlişki kelimesi her ne kadar karşılıklı sevgi ve bağlanmaya dayalı olumlu bir çağrışım yapsa da her ilişkide olduğu gibi ebeveyn çocuk ilişkisi de olumsuz yaşantılar içerebilir. Bu olumsuz yaşantılar kimi zaman hafif düzeydedir ve kolay telafi edilebilir. Kimi zamansa kişiliği, benlik gelişimini, özerkliği ve bağlanmayı olumsuz etkileyebilir (Steinberg, 2002). 

Anne babanın arasındaki ilişkinin de tıpkı bir birey gibi kendine özgü ihtiyaçları olabilir. Sevgi, saygı, cinsellik, aşk, mutluluk, destek, anlaşılma, iletişim, paylaşım, sadakat, mahremiyet çift ilişkisinde önemli olan temel ihtiyaçlarından birkaçıdır (Norton & Norton, 2006). Bu ihtiyaçların doyuma ulaşmaması gerilime neden olarak ilişkinin zorlayıcı ve fonksiyonsuz nitelik kazanmasına neden olmaktadır. Üçüncü ebeveyn rolünü taşıyan bu ilişkideki gerilim anne babayı bireysel olarak etkilediği gibi çocukla olan teması sonucu onu da etkilemektedir. Bu konuda yapılmış bazı araştırmalar bu etkileşimi doğrulamaktadır. Nepal’de yürütülen bir boylamsal çalışmada anne babaların evlilik ilişkilerine dair verilerin çocukların davranışlarında uzun vadedeki etkisi incelenmiştir. Ebeveynleri arasında güçlü evlilik sevgisi ve daha az eş çatışması bildiren çocukların, ebeveynleri olmayan çocuklara göre daha yüksek eğitim seviyelerine ulaştıkları ve daha geç evlendikleri bulgusuna ulaşılmıştır. Burada ulaşılan ebeveyn ilişkisi ile çocuğun eğitimi ve evlilik yaşı arasındaki güçlü ilişkiler, araştırmacılar tarafından ebeveyn evliliklerindeki duygusal dinamiklerin çocuklarını iş, aile, eğlence ve fikir de dâhil olmak üzere sosyal yaşamın diğer alanlarında etkileyebileceğinin kanıtı olarak kabul edilmiştir (Brauner-Otto, Axinn & Ghimire, 2020). 

Sonuç olarak, çocuklarımızı sevgi dolu bir ortamda büyütmenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Sevginin ve huzurun gücünü hafife almamak gerekir. Sevgisiz bir dünya, boşluktan ibarettir.