Bir Çoğumuzun Safe Place Dizisi: Friends
Bir çoğumuzun favori dizisi olan Friends hakkında genel bir yazı.
1994 yılından itibaren hayatımıza giren Friends, yayımlanmasının üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen hala gönüllerdeki yerini koruyor. New York’taki bir grup arkadaşın hayatlarını ve ilişkilerini anlatan bu ikonik sitcom neden hala insanların göz bebeği, gelin biraz daha yakından inceleyelim.
Friends’i diğerlerinden ayıran farklı iki şey var: Samimiyet ve gerçeklik. İlk bölümden itibaren her izlediğimizde arkadaş grubunun arasındaki samimiyet bize yansıyor. Oyuncuların rol gereği arkadaş grubuymuş gibi davranmadıklarını, gerçek hayatta da dizi boyunca kaynaşmaya başlayıp arkadaş olduklarını biliyoruz. Bence bizi diziye bağlayan en büyük şeylerden birisi bu. Friends’te bir grup insanın gerçekten de yavaş yavaş kaynaşıp büyük dostluklar kurduğunu adım adım izledik.
Friends aslında hem oldukça hayatın içinden hem de hayallerimizi süsleyen bir fantezi gibi. Bir arkadaş grubunun hemen hemen günün her saati birlikte takılmaları ve bir sürü şey yaşamaları oldukça gerçekçi bir senaryo fakat sizin de dizideki gibi bir arkadaş grubunuz yoksa bu hayallerinizi süsleyen bir fantezi olabilir. Hangi tarafta olursanız olun Friends arkadaş grubu olan insanları o gruptaki benzerlikleriyle, arkadaş grubu olmayanları ise aslında yalnız olmadıklarını hissettirdiği karakterleriyle kendine çekiyor.
Karakter gelişimleri aslında dizinin başından sonuna kadar o kadar bizlerin hayatından alınmış parçalar gibi ki… Rachel’ın zengin bir ailenin kızı olup ilk bölümde kendi düğününden kaçarak babasının parasıyla yaşamayı bırakmaya çalışması ve zamanla kendi ayakları üzerinde duran, kendi parasını kazanan, başarılı bir genç kadına dönüşmesi,
Monica’nın yıllarca aşırı kilolu olup zayıflaması fakat bu süreç içinde uğradığı zorbalıklar, ailesi tarafından abisi kadar çok sevildiğini düşünmemesi, temizlik, düzen ve başarı takıntısı, hırslı yapısı,
Ross’un başarısız evlilikleri, çok kaale alınmayan bir meslekte (en azından çevresi tarafından) iyi yerlere gelmeye çalışması, depresif halleri, kelime düzeltmeleri,
Joey’in oyunculuk hayalinden asla vazgeçmemesi ve bu süreçte beş parasız kalıp bir sürü başarısızlık yaşaması, arkadaş grubunda çoğu zaman birçok şeyi anlamaması, yemeğe olan düşkünlüğü, çapkınlığı,
Chandler’ın travmatik ailesinin onun üzerinde bıraktığı etkiler, bağlanma sorunları, rahatsız olduğunda espri yapması ve travmalarını bu şekilde gizlemesi,
Phoebe’in annesinin o daha küçükken intihar etmesi, babasız büyümesi, sokaklarda yaşaması, ikiz kardeşiyle görüşmüyor olması, büyükannesini de kaybetmesi…
Bunlara böyle bakınca aslında birçok olumsuz durum görüyoruz fakat Friends öyle bir dizi ki tüm bu başlıkları güldürerek anlatıyor, vermesi gereken dersi veriyor, izleyicisine de yalnız olmadığını hissettiriyor.
Aynı zamanda dizi içindeki ilişkiler ve toplumsal konular konusundaki atıfları ile Friends döneminin ve şimdinin ikonik bir dizisi oldu. Ross ve Monica'nın kardeşlik ilişkileri, Rachel ve Ross'un yıllarca devam eden karmaşık aşk ilişkileri, Chandler ve Monica çifti, Chandler ve Joey dosluğu
(Burada 28 Ekim 2023'te kaybettiğimiz, Chandler Bing'in Chandler Bing olmasını sağlayan ve yıllarca bağımlılık konularında insanlara yardımcı olmaya çalışmış Matthew Perry'i anmadan asla olmaz. İstediği gibi sadece Friends ile değil, bağımlılıkla mücadele konusunda da her zaman hatırlanacak, yeri Friends izleyicileri için hep ayrı kalmaya devam edecek... ),
Phoebe ve Joey dostluğu, Phoebe'in ikizi Ursula ile olan ilişkisi, Monica'nın anne ve babasıyla olan ilişkisi aslında o kadar bizden parçalar taşıyor ve travmatik ilişkilerimize daha anlamlı bir bakış açısı sunuyor ki...
Sadece bunlarla da kalmayıp 90'lı yıllarda eşcinselliği de diziye dahil etmeleri (Ross'un ilk karısı Carol ve Susan'ın ilişkisi), diziyi daha da ikonik bir hale getiriyor.
Bunların yanı sıra oyuncu kadrosunun mükemmelliğinden de bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. Jennifer Aniston, Courteney Cox, Lisa Kudrow, Matt LeBlanc, Matthew Perry ve David Schwimmer Friends’te gerçekten olağanüstü bir iş çıkarıyorlar. Kariyerlerinin zirvelerini yaşadıkları bu roller sadece onların kendini kanıtlamasını sağlamıyor, bize de bir işte birbirleriyle uyumlu bir ekip olursa ortaya nasıl ikonik bir iş konulabileceğini gösteriyor.
Friends’te izlediğimiz bu arkadaşlık bağlarını bizimde içimize işliyor, oyuncular sanki ekibin bir parçasıymışız gibi hissetmemizi sağlıyor. Bu dizi, arkadaş grubunun günlük hayatlarını ele alırken ve içinde genel rutinler taşırken nasıl bu kadar seviliyor ve izleniyor sorusunun cevabı bence hepimizin günlük yaşantısında yaşadığı sorunlara daha mizahi ve olumlu bir bakış açısı sunarak bizi rahatlatıyor olması.
Aynı zamanda dizinin yirmi dakikalarda oluması diziyi sıkılmadan izlememiz konusunda bence büyük bir önem taşıyor. Friends, yayınlanışının arasından 30 yıl geçse de birçok insanın hala favori sitcomu. Ben bundan bir 30 yıl sonra da Friends’in gerek döneminde yarattığı küresel etki ve kült bir yapım oluşuyla, gerekse diziyi benimseyen, seven insanlar sayesinde hala konuşulacağını düşünmekteyim.
Friends'in üstüne konuşulacak bir sürü karakteri, bir sürü alt başlığı olsa da bu yazıda genel olarak üzerinden geçmek istedim. Umarım hepimiz bir gün hayatta Friends’de olduğu gibi gerçek dostlarımızı bulabilir ve onlarla güzel yıllar geçirirken birçok anı biriktirmeyi de başarabiliriz.