Bir Çöküşün Öyküsü İncelemesi
''Je vais mourir, oh ne me plaignez pas!''
Nedense kişinin iç dünyasını bana yaşatan ve gösteren kitaplar daha çok ilgimi çekmiştir. Bu kitaplardan biri de Stefan Zweig’in “Bir Çöküşün Öyküsü” adlı romanıdır. Bu kitabın oldukça akıcı bir dili var. Kitap 48 sayfadan oluşmaktadır. Bu yüzden hemen okuyup bitirebileceğiniz bir kitap. Kitabı okurken karakterin iç dünyasını görme ve yaşama fırsatı bulabiliyorsunuz. Eğer karakterlerin iç dünyasını birebir yaşamak ve görmek istiyorsanız bu kitap sizin de ilginizi çekecektir.
Bu kitabın ana karakteri Madam Prie’dir. Madam Prie, bir zamanlar Paris prensesi olarak yaşamını geçirmiş, şatolardaki eğlencenin ve güzelliğin örneği olmuş bir kadındır. Madam Prie hayatında hep en iyi şeyleri giymiş ve en iyi yerleri gezmiştir. Kibirli ve eğlenceye düşkün bir kadındır. Kimseye itaat etmemiştir. Her şey güzel giderken bir anda gözden düşmüş ve sürgüne gönderilmiştir. İlk başta bu hayat ve sessizlik onu mutlu etmiştir. Daha sonraları ise bu yalnızlık adeta onu sömürmüştür. Bu yalnızlıktan kurtulmak için defalarca saraya mektup yazmıştır ancak cevap ya gelmemiş ya da geçiştirilmiştir. Madam Prie, bu zaman zarfında papazın yeğenini kölesi haline getirmiştir. Onunla bir süre olsa da eğlenmiştir. Sonunda ise o da onu terk etmiştir. Madam Prie, gün geçtikçe bu yalnızlığın içinde çürüyordur. Bunu gidermek için köydeki şatoda büyük ve görkemli eğlenceler düzenler. Bu eğlencenin amacı ise ölümünü görkemli ve unutulmaz bir hale getirmektir. Ölüm tarihi geldiğinde en güzel kıyafetleri giyer ve kokuları sürer. Daha sonra ise zehir dolu bir kutunun içindekileri yer. Ölümü beklediğinden daha acılıdır. Ölümü beklediği gibi unutulmaz olmamıştır aksine insanlar bunu umursamamışlardır.
Bu kitap hırs ve kibir sahibi bir insanın kendi sonunu kendi eliyle getirmesini çok iyi anlatmıştır. Yalnızlık çoğu kişiye göre bir kurtuluşken kimine göre ise bir cezadır.