Bağlantı: Yazar ve Okur

Kitabı bitirme ya da kitabı okumaya devam etme hakkı kimindir?

Edebiyat sadece yazarın ürettiği bir şey değildir; edebiyat yazar ve okurun, okur ve okurun iletişim halinde ortaya çıkardığı bir üründür. Eserler hakkında konuşma yaparken yazar ve okur eserde söz sahibi olur. Okur aklındaki soru işaretleriyle eseri gözden geçirir, yazar düşüncelerini akıl süzgecinden geçirerek eseri meydana getirir. Okurlar ortak bir eser üzerinde kendi kimliklerini ortaya çıkarırlar. Edebiyat insanı insanla buluşturur. Ortak paydada buluşan insanlar kendilerini anlayan başkalarının varlığını hisseder. Sadece okumayla kazanılmış bir etki değildir bu, yazar olan kişi de okuyucusuyla birlikte var olur. Okur ve yazarın edebiyata yöneliş ve onları gerçekleştirme tarzı birbirinden farklı olsa da kimliklerin farklılığı edebiyatın zenginleşmesine vesile olur.

Okur olarak edebi metinlere bakış açısı ile yazar olarak edebi metinleri ele alış şekli birbirinden farklıdır. Okur olarak bir metnin neden okuduğunu, metin üzerinde ne gibi haklara sahip olunduğunu ve bu hakların okuyucuya kim tarafından verildiğini, aynı zamanda okumaya karar verilen eserin yaratıcısının kişisel görüşlerini ve eserine ne kadar yansıttığını görmek; eseri okurken okuyucuya farklı deneyimler yaşatır, okuma eylemini okuyucuya fark ettirir. Okuyucu herhangi bir eseri okurken bazı soruları kendine sormayı akıl etme, sadece okuma eylemini yerine getirir. Tim Parks ise okur yerine bu soruları irdeleyerek okura yol göstermeyi tercih eder ve Ben Buradan Okuyorum adlı kitabını bu amaçla meydana getirir. Örneğin, bir kitabın tamamını okumak gerekli midir? Kitabı bitirme ya da kitabı okumaya devam etme hakkı kimindir? Kitapları kâğıt metinlerden okuma faaliyetini sürdürmeye devam etmek gelenekten ibaret midir yalnızca? Teknolojinin imkanlarından yararlanmamak ve kitabı elektronik ortamda okumamak, esere ihanet etmemek midir? Tüm bu sorular alışılagelmiş okuma faaliyetlerine farklı bir şekilde bakmayı sağlar, aynı zamanda yazarları da çağın gerekliliklerine ayak uydurmada yol gösterir. Çağın gereklilikleri sadece teknolojinin pratikliği midir, yoksa küreselleşmenin etkisiyle artan iletişimin kaçınılmaz bütünlüğü müdür? Bu iletişim çeviri metinlerin artmasına; yerel dilde yazılmış kitapların farklı kıtalarda okuyucu bulmasının etkisiyle o kıtanın diline çevrilmesine olanak sağlar. Kişilerarası etkileşimi kitaplar sayesinde artırmak görülmemiş bir şey değildir, özellikle çeviri eserlerin yaygınlaşması bu imkânı insanlara vermiştir. Hollanda’da yapılan bir ankette yurtdışına çıkan insanların kitapların dünyasıyla birbirlerini anladıkları ve kitapların onlara sohbet etme fırsatı verdiği sonucu bir araştırmayla ortaya çıkmıştır. Sözü edilen eserler küreselleşmede büyük rol oynayan İngilizcenin çevirileri yahut İngilizceye çevrilen eserlerdir. Eserlerin dilinin İngilizceden ibaret olması yerel dili yok eder mi sorusu akıllarda yer etse de insanın anlaşılmak istemesi meselesi bu soruyu sormayı erteler. Tim Parks yazarın görevinin sırf bir kitap üretmek değil kendisini mümkün olan her şekilde tanıtmak olduğunu söylerken insanın tanınmak istediğini aktarır. Peki yazar eserinde ne kadar kendini görünür kılar? Anton Çehov’un verem olmasıyla birlikte hastalığını hiçe sayması roman karakterlerinin zorlu tercihlerinde gün yüzüne çıkar. Aynı zamanda Thomas Hardy’nin yetiştirilme tarzının düşünce dünyasına büyük ölçüde yansıması nedeniyle oluşturduğu karakterlerinde seçimler arasında kalan insanların da seçimlerinin sonuçlarıyla onları yüzleştirir. Yazarın bir parçası eserinde gizlidir. Aslına bakılırsa yazar yönelmiş olduğu hedef kitlesinin aynasıdır da. Tim Parks İtalya’ya taşındıktan sonra kendisinden İtalya ve toplumla ilgili eserler üretmesinin ardından Bay İtalya olduğunu söyler. Amerika’da yazmış olduğu denemelerle de farklı biri olarak tanınır. Bu da gösterir ki yazar sadece kendisini değil içinde bulunduğu koşulları da göz önüne alarak eserini oluşturur ve kendine yeni bir kimlik yaratır ve bu yeni kimliğiyle de bambaşka biri olarak tanınabilir. Yazmanın öyküsü yazarı tatmin ettiği müddetçe okur da eserlerinden keyif alır ve ufkunu genişletir, okumadan haz almasına vesile olur.

Okur ve yazar edebiyatın inşasına birlikte yardım ederler ve onu geliştirirler. Edebiyat insanların kendilerini ve birbirlerini, dolayısıyla da dünyanın bütün olarak anlaşılmasında etkili bir rol oynar. Yazar sadece ürettiği eserlerle değil okuyucularıyla da var olur. Fikirlerinin gelişmesinde hedef kitlesi de etkilidir. Eserinin okuyucusu olması için kendini aşarak eserini çok sesli hale getirir. Bu verimli üretim sonucunda okuyucu eserden birçok açıdan etkilenebilir. İnsanların birbirini anlaması edebiyatın varlığıyla kolay hale gelir. Edebiyat kişilerin kendilerini geliştirmesinde ve aynı zamanda dünyanın da karşılıklı iletişimle daha yaşanabilir hale gelmesinde büyük rol oynar. Edebiyatsız hiçbir şey olgunlaşmaz, çürür gider.