Bir Düşünceyi Taşırken

Sessizce büyüyen bir düşüncenin iç katmanları.

Bir sabah uyandığında,her şeyin yeniden başladığını hissediyorsun,ama bir gariplik var.Havadar,hafif bir rüzgarın geçtiği,ama sıcaklıkların seni boğan bir dünyada,adımlarını nereye atacağını bulamıyorsun.Çevrende her şey ama hiçbir şey tam olarak senin değil.Hiçbir şey tam olarak anlamlı değil.Yıllardır alıştığın kalıpların yüzeydeki parlaklıkları solmuş. Herşeye karşı o eski,çocuk güvencen kaybolmuş gibi.

Anlam arayış bir yük mü?Yoksa aslında bu kaybolan güvencenin arkasında,sürekli var olan bir boşluk muydu? İnsan hep bir şeyin peşinden mi koşuyor, yoksa sadece kendi boşluğunun farkına varmak için bir bahaneye mi ihtiyaç duyuyor? Belki de anlamı aramak, bir tür kaçış. Gerçekten var olmak mı,yoksa sadece bir düşünceyi taşırken bir yolculuğa çıkmak mı daha gerçek?Düşünceler akarken,insan zihninin derinliklerine doğru gitmek de,tam anlamıyla bu dünyada yerini bulma çabası. “Kimim ben?” diye soran insanın aradığı tek şey,aslında bambaşka bir dünyada kabul edilmek.Ama her adım,her çözüm önerisi kaybolmuş başka bir anıya işaret ediyor.Sonra bir bakıyorsun aradığın şeyin en başından beri ne kadar yakında olduğunu fark ediyorsun. O sorunun cevabı belki de hiç kaybolmadı sadece görülmeye değer bir hale gelmedi.

Çok uzun zaman boyunca aradığın anlamın dışarda olduğunu düşündün. Oysaki, tüm bu sorular ve anlam arayışı, bir kapıyı aralamaktan çok, içindeki bir pencereye bakman ibaret. Belki de hep başkasını, başkasının izlediği bir yolu, bir başkasının arayışını aradın. İnsan, yeryüzündeki en gizemli varlık aslında bir anlık derin bir düşünceyle içindeki pencereyi bulacak potansiyele sahip.

Ve sonunda kaybolmadığını, sadece zamanın seni yanlış yönlere çektiğini fark ediyorsun.Her şeyin anlamını bulmak için başka bir yer aradıkça, aslında o yolu bulmanın en kısa yolunun içinden geçtiğini anlıyorsun.Belki de varoluşsal problemler dediğimiz şey, sadece içsel yolculuğun bir adımıdır. Arayışın sonunda kazandığın tek şey bir huzur değil farkındalık. Aslında basit sen her şeyin başladığı yerin yerin ta kendisisin kendi varoluşunda. Jung’un dediği gibi “dışan bakan rüya görür içine bakan uyanır.