Bir Garip Müzik Hikayesi-1: Penguin Cafe Orchestra

1980'lerin en sıradışı pop müzik grubu

Bir plaktan, kasetten veya cd'den müzik dinlerken aygıtların çalışmaya başladığı ilk saniyelerde hep garip bir sessizlik olur. Bir cızırtı ve müziğin belki de hiç başlamama ihtimalinin tedirginliği. Dijitalden müzik dinlerken ise günümüz teknolojisinin bize sunduğu yüksek kalite müziğin istediğimiz saniyesini istediğimiz zaman tekrar ve tekrar dinleyebilir ve bu eşsiz deneyimi keyfimizce uzatabiliriz.

1970'lerde Beatlesvari pop, minimalizim, klasik müzik ve asansör müziğinin tam ortasında; bahsettiğimiz bu somut medyanın cızırtıları ve eksiklerinin vücut bulmuş hali olan bir pop müzik grubu var, Penguin Cafe Orchestra. 5 albüm boyunca kendini koruyan, ilgi çekiciği olduğu kadar garip ve sürreal tarzı ile Penguin Cafe Orchestra'ya 70'ler müziğini yaşatmaya çalışan çoğu yerde; reklamlarda veya bağımsız filmlerde rastlayabilirsiniz.

1972 yılında grubun kurucusu ve gitaristi Simon Jeffes, Güney Fransa'da geçirdiği bir zehirlenme sırasında garip ve grubun temellerini atan bir rüya gördü. Distopik ve gri bir evrenin ortasında devasa küp şeklinde beton bir bina ve içerisinde Orwell'ci bir görüntüye sahip mekanik bir toplum. Beton binanın içindeki herkesin bir görevi var ve bu görevi olabilecek en robotvari şekilde yerine getiriyorlar. Birkaç gün sonra Jeffes yeniden ilham perisinin eline düşüyor. Bu sefer, bir sahilde güneşlenirken söylediği iki satırlık bir şiirle;"Ben Penguin Cafe'nin sahibiyim, Size her şeyi rastgeleden söyleyeceğim." Bu kısa şiir grubun ismini ve 25 yıllık tarihini; rastgele organik ile sıradan mekaniğin ayrımını yapacak şekilde yansıtıyor.

Penguin Cafe Orchestra'yı döneminin diğer pop müzik gruplarından ayıran en önemli özelliği, müziğin içerisindeki bozulma ve dağılma noktaları.Bu sıradışılığın net örneklerinden biri olan çıkış albümleri"Music from the Penguin Cafe"nin en üzücü şarkısı"The Sound of Someone You Love Who's Going Away and It Doesn't Matter" sürreal bir düzen ve düzensizliğin birlikteliğini ortaya koyuyor. Sakin bir gitar melodisi ile başlayıp klasik romantisizm elementlerini birleştiren şarkı garip sesler ve elektronik tınılar ile bölünüp rahatsızlık hissi yaratıyor. Sakin ve rahatlatıcı bir bölüm ile biten şarkı bu üç bölümü ile başlığını"The Sound of Someone You Love","Who's Going Away","And It Doesn't Matter" şeklinde ayırarak Simon Jeffes'in müzik dehasını gözler önüne seriyor. 12 Dakikadan kısa süren bu şarkı yıkılmaya başlayan bir ilişkinin yavaş yavaş yok oluşunu, ayrılığın acı verici rahatsız temasını ve en sonunda kabullenişi mükemmel bir şekilde sunan ve günümüzde değerini hala koruyan önemli bir eser.

Rahatsız edici fakat kendine özgü deneysel sesleri, Dünya halk müziğinin poptan uzak sesleri, klasik ve minimal müziğin harmonik temasını bir araya getiren Penguin Cafe Orchestra, her şarkısını analiz etmeye kalkışsak adına ansiklopedi yazmamız gerekecek kendine özgü bir müzik grubu. Dinleyenlerine hayatın içinde barındırdığı her duyguyu yaşatan bu grup, müziğini yaşamın her saniye dağılabileceğine ve her şeyin ince bir ipin üstünde cambazlık yaptığına inanan sıradışı bir felsefeden alıyor.

Sizlere bu muhteşem grubun kapsamlı tarihini anlatabilecek kadar zamanım olmasa da Simon Jeffes'in ve Penguin Cafe Orchestra'nın sıradışı seslerini deneyimleyebiliceğiniz, bu ilginç akılların müzik dehasını sonuna kadar yaşayabileceğiniz birkaç şarkı bırakıyorum. Umarım bu garip müzik grubunun hikayesinde ve şarkılarında kendinizden bir parça bulabilirsiniz.

1-Perpetuum Mobile

2-The Ecstasy of Dancing Fleas

3-Penguin Cafe Single

4-Air A Danser

5-Music For A Found Harmonium