Bit pazarı keyifçisi olmak
En sıradan malzemeleri ve en nadir eşyaları aynı tezgahta bulabileceğiniz yerler bit pazarları.
Bir bit pazarına ilk kez geçen ay gittim, ama öncesinde davet üzerine birkaç kez gitmeye yeltendiğim de olmuştu. Yalan olmasın çok ilgim yoktu, ne yapayım eski püskü şeyleri, diyordum. Evime de uzak olunca üşendim biraz, tatlı bir niyet olarak kaldı. Sonradan öğrendim, bazı eski püskü şeylere ilgim varmış benim. Bir arkadaşım, bana bu pazarlardan aldığı film/müzik DVD’lerinin resimlerini atmaya başladı. İlk başta çok etkilenmedim, ama zaman geçtikçe özenmeye başladım. Çünkü aldığı DVD’ler birikip koleksiyona dönüşmeye başladı yavaş yavaş. Dedim ya, böyle bir ihtiyacım olduğunun farkında değildim. Zamanla gitmekten keyif almaya başladığım bir yer haline dönüştü bit pazarları.
Arkadaşımla beraber evime en yakın olanına gittim ilk olarak. İzmir’de Bornova merkeze doğru çıkarken çevreyolu viyadüğünün altında Özkanlar Pazaryeri vardır. Oraya her salı ve pazar günleri kuruluyormuş. Pazara egzotik hayvanat bahçesi muamelesi yapmadan mekanı tarif etmeye çalışacağım biraz. Alan çok büyük, yüzlerce irili ufaklı tezgah var. Tezgahların bazıları plastik masalardan oluşuyor, bazılarıysa muşambadan ya da brandadan ibaret. Haftaiçi günü olsa da kalabalık yoğun oluyor. Öyle bir insan trafiğiyle karşılaşınca bir ben gitmiyormuşum gibi hissettim yürürken.
Satılan şeylerin çeşitliliği sınırsız. Yani gıda alışverişi için kurulan semt pazarlarında da pekçok farklı mal satılır ama burası tam bir çorba. Bilemiyorum, gidenler garipsemiyordur elbette. Ama kullanılmış iş ayakkabılarının, yarısı tüketilmiş ilaç kutularının, boş içki şişelerinin, antika paraların ve muhabbet kuşlarının (yirmi tanesi aynı kafes içinde) yan yana satışa sunulduğu bir alanda daha önce bulunmamıştım.
Alışveriş dinamikleri semt pazarı ya da mezat kurallarıyla çok benzer. Ama çok önemli bir nokta var ki oradan acayip karlı şekilde ayrılabilirsiniz, özellikle sanat sepet ürünleri için gidiyorsanız. Bu nokta satıcının sattığı ürünün niteliğinden habersiz oluşuyla alakalı. Satıcı nereden bulduysa bulmuş ve yirmi otuz tane DVD ya da kaset getirmiş tezgahına. Çünkü baktı ki diğer tezgahlarda satılıyor, alıcısı var. Belki getirdiği ürünler önemsiz şeyler ve satılmıyor, hepsine 100 lira ver al git diyebilir. O yirmi otuz ürünün içinden bir iki tane çok değerli parça bulabilirsiniz, ve onları çok ucuza alma şansınız var. Belki piyasada çok kopyası kalmamış, zaten artık basılmayan bir mal, bir şekilde kadının ya da adamın eline geçmiş ve orada denk gelmişsiniz. Mesela Şebnem Ferah’ın Bostancı konserinin kaydının çok iyi durumdaki bir DVD’sini aldı arkadaşım 20 liraya. Bunun internette satış fiyatı ortalama 700-800 lira arası. Ben de Özkanlar’da 20 liraya aldığım Fahir Atakoğlu kasedini geçen hafta Bostanlı’daki pazarda 125 liraya gördüm. Çok eski fotoğraf makineleri falan da satılıyor ve değerinin yarı fiyatına belki. Aslında internette ufak bi piyasa araştırması yapsa ürünün değerini tartabilir ama baksa bile hangi birine bakacak. Haliyle biz gibi alıcılara fırsat transferi oluyor bu.
Her pazarda olduğu gibi pazarlık esas yine. Bazı ürünlerin fiyatını sorunca satılık değil, onu satmak için getirmedim, gibi cevaplar alınırsa belli ki satıcının gözünde yüksek değerli bir ürün ve satıcı sadece fiyat soran kişinin dahil olduğu bir açık artırma başlatmak istiyor. Bu açık artırmadan da kazançlı çıkabilirsiniz yine de. Çünkü her şey satıcının ürünün niteliğine hakim olmasına bağlı.
Dört kez gittikten sonra bit pazarı müdavimi olma yolunda olduğumu söyleyebilirim artık. Yaklaşık yirmi beş tane film DVD’leri ve albüm kasedi almışım. Çok butik bir koleksiyonum var denebilir. Zaten tekrar tekrar oraya götürmeye iten şey de bu biraz. Ekibe yeni adam toplama isteği yani. Küçükken futbolcu kartları toplarken ya da çıkartma albümü alıp onu tamamlamaya çalışırken yaşadığıma benzer bir heyecan benim için. Bir de yarattığı bilinmezlik var bu işin. Neyle karşılaşacağınızı asla tahmin edemiyorsunuz. Bir gün tam size göre eşyalar görüp tezgahlara yüklü nakit bırakabilirsiniz, bazen de hiçbir şey bulamayıp eve dönersiniz. Ama bilhassa o bahsettiğim kelepir ürün bulma ihtimalinin heyecanı için bile oraya sürüklüyor insanı. Bu işin gurmeleri bunu iyi bildiğinden sabah saatlerinde gelip topluyorlar bunları ama, erken gitmekte fayda var. Tabii çalışıyorsa gurmeye de zor, haftaiçi günleri şansınız daha fazla o yüzden.
Bit pazarına gitmek ilk başta üşengeçliğimin önüne geçemeyen bir düşünceyken kaçırmamın zor olduğu bir etkinliğe dönüştü. Buna bir hobi denebilir mi emin değilim ama aldığı zaman ve maliyetini düşününce oldukça makul ve keyfili. Aldığım filmler de rafta durmuyor sadece, özel sahneler ve kamera arkası sahneleri için açıp izliyorum. Zaten bazıları da izlemediğim filmler, DVD’nin önümde duran varlığı, filmi açıp izlemeye teşvik ediyor. Bazen film seçmek için bir saat harcadığım olur ve seçemeyip izlemediğim zamanlar bile olur, bu taraftan bakınca film izlememi bile kolaylaştırdı bu iş. Bir çeşit kendimi ifade yöntemi aslında, o da güzel hissettiriyor. Elle tutup gözle gördüğüm Letterbox hesabı gibi biraz. Geleceğe de güzel bir hatıra bırakılmış oluyor bir de.
Benim bildiğim dört bit/antika pazarı var. İzmir’de Özkanlar’daki salı ve pazar günleri, Bostanlı’daki her ayın ilk pazar günü kuruluyor. Gitmeye niyeti olanlar için: Ankara’dakiler Ayrancı ve Çayyolu, Ayrancı her ayın ilk, Çayyolu üçüncü pazarında. İzmir’de Özkanlar her salı ve pazar açık, Bostanlı’daki ayın ilk pazarı kuruluyor.