Bitkisel Bir Söyleşi / 12. Bölüm

Bitkilerinizi kışın yıpratıcı etkilerinden korumak çok kolay. Bu yazıda malçlama ve kompostu konuşuyoruz.


Soğuk ama güneşli bir kış gününden tüm bitki dostlarına merhabalar. Yazıma bitkisel bir dedikodu ile başlamak istiyorum, bu yazıda sizi ansiklopedik bilgilerle sıkmamaya gayret edeceğim. Bana hediye edildiğinden beri epeydir saksısını değiştirmeyi ihmal ettiğim Madagaskar Ejder ağacım (Draceana Marginata) birkaç gün önce bunu bana çok farklı bir şekilde hatırlatmayı başardı: “kendisini saksısından dışarı atarak”(!) Kökler saksının içinde öylesine uzayıp kıvrılmış ki adeta yaylı bir mekanizma işlevi görüp bitkiyi saksından dışarı atıverdi. Neyse ki ejder ağacım sonunda istediğini elde etti ve şu anki saksısından da oldukça mutlu görünüyor. Bu arada kışın saksı değişimi yapmak zorunda kalırsanız, bitkinin köklerinin soğuktan zarar görmemesi için saksı değişiminden hemen sonra ılık su vermeniz gerektiğini hatırlatayım. Ayrıca dış ortamdaki bitkileriniz için bu mevsimde saksı değişimi çok mecbur kalmadıkça yapılmamalı ve kışın bitkilerinizi lütfen aşırı sulamayın, çünkü fazla rahatsız edilmeden uyumak istiyorlar(!).

Madagaskar Ejder ağacı (Draceana marginata) kenarları kırmızı şeritli sivri uçlu yaprakları ve ince gövdesiyle tanınır. Doğrudan güneş ışığı almayı sevmeyen bu bitkiye aydınlık ve soğuk olmayan bir köşe ayırmalısınız.

Normal olarak bitkilerin saksı ve yer değişimleri için kış mevsimi tercih edilmeyen bir dönemdir. Çünkü bitkiler bu mevsimde uyku dönemine girer ve metabolizmaları yeni bir ortama adapte olup hızla kök salacak kadar hızlı çalışamaz. Bitkilerdeki bu “kış uykusu” halini en iyi şekilde gözlemleyebileceğiniz bitkiler, ağaçlar arasında kışın yapraklarını dökenlerdir. Çoğu adeta kurumuş bir görüntüye bürünür, hatta bazılarının ölmüş olduklarına bile inanabilirsiniz. Örneğin bir dostum bahçesindeki narın öldüğüne inanıyordu ta ki onu yaz başında yeniden yemyeşil bulana dek ama aslında yakından bakarsanız bu yapraksız kalan dallarda baharda patlayıp açılacak minicik tomurcuklara ve koruyucu bir tabaka altında baharı bekleyen yaprak filizlerine rastlayabilirsiniz. Bu dönem fotoğraf meraklıları için bu tomurcukları fotoğraflamanın en güzel zamanıdır.

Bir süs kirazı (Prunus Serrulata "Kanzan") ağacının tomurcukları ilk baharı sabırla bekliyor.

Bu ağaçların kışın yaprak dökmelerinin nedeni özsularının yapraklardan köklere inmesidir. Ağaç böylece karla örtülmeye ve donmaya karşı kendini koruma altına almış olur. Tabi bu ılıman iklimler için geçerli. Ilıman iklimde yapraklarını döktüğünü görmeye alıştığınız bazı bitkiler sıcak iklimlerde yaz kış yeşil kalabiliyor. Diğer yandan yüksek dağ ormanlarında karşımıza çıkan iğne yapraklı ağaçlar (çam, ladin, köknar, sedir vb.) özsularındaki donmayı engelleyici kimyasallar ve yapraklarını kaplayan mumsu tabaka nedeniyle yaprak dökmeye ihtiyaç bile duymazlar. Fakat her yaprak eninde sonunda işlevini tamamlayarak yerini yeni bir yaprağa bırakacaktır ama yaprak dökmeyen ağaçlar asla tamamen yapraksız kalmazlar.

Kışın yaprak dökmeyen bir çam ağacının iğne yaprakları üzerindeki buz kristallerine rağmen soğuğa karşı direniyor.

Bahçe, balkon ve pencere dışında kalan bitkilerinizi bu soğuk havalarda donlardan korumanın en iyi yolu “malçlama”dır. Eskiden kışın dışarıda bırakılan çiçekleri soğuk ve dondan korumak için toprağın üstü kesilen yeşil eğreltiotlarıyla (Pteridophyta) örtülürmüş. Malçlama önceleri daha çok bitkileri kışın etkilerinden korumak için kullanılmış olsa da aslında faydaları sadece bundan ibaret değil. Ben de yaprak döken dış mekandaki bitkilerimin kuruyup dökülen yapraklarını atmayıp saksı diplerine dolduruyorum. Malçlama, toprağın ısı ve neminin korunması, yabani ot temizliği, bitki köklerinin korunması ve doğal gübre açısından da önem taşıyor. Kurumuş yaprak tabakasının altındaki toprak, kökleri daha sıcak tutarken yabani ot tohumlarının da bu tabakanın altında kalıp filizlenmesini engelliyor. Yapraklar giderek çürüyerek toprağa karışıyor ve toprağın içeriğini zenginleştiriyor.

Bahçenizdeki dökülen yaprakları kullanarak hem bitkilerinizi kışın etkilerinden koruyabilir, hem de toprağınızı yeniden verimli kılabilirsiniz.

Bahçenizden kesilen çimler, kuru yapraklar, ağaç kabukları, kompost, saman, hatta plastik örtü ve öğütülmüş eski araba lastikleri bile malçlama için kullanılabiliyor. Tabi son iki alternatifi mecbur kalmadıkça tercih etmemek gerek, özellikle de petrol türevi atıkların yarattığı kirlilik gezegenimizdeki yaşamı tehdit edici boyutlara ulaşmışken. Ayrıca kuşlar bu kırpıntıları yiyecek olarak tüketmeye de kalkışabilir, o nedenle en iyisi doğal çözümleri tercih etmek. Sonbaharda orman zeminine bakarsanız doğanın kuru yapraklarla bunu zaten kendiliğinden yaptığını görebilirsiniz. Yaşadığım yerdeki meşe korusunda ağaçların altını örten şu yaprak öbekleri çürüyüp toprağa karışana dek yer altındaki kökleri, tohumları ve hatta kimi yararlı canlıları da(!) kışın etkilerinden koruyan doğal bir battaniye görevi görecekler. Meşe yaprağında bulunan tanik asitin toprağın asiditesini artırdığı ve meşe altı toprağını epeyce makbul bir toprak haline getirdiğini de belirteyim. Baharın ilk günlerinde bu yaprakların arasından güneşe çocuksu bir neşeyle gülümseyen pembe çuha çiçekleri (Primula vulgaris) bu tür toprakları seviyor olmalı.

Bundan 5 yıl kadar önce bir bitki dostunun tavsiyesiyle ve keyifle okuduğum (özellikle toprakla uğraşmak isteyen herkese de öneririm) “Ekin Sapı Devrimi” kitabının yazarı Masanobu Fukuoka kitabında: “Topraktan aldığımız her şeyi ona geri vermek zorundayız” diyordu, işte bunu asla unutmamalı. Değerli usta Fukuoka toprakta yetişen bitkilerin dökülen yapraklarından, verdikleri meyvelerin çöpüne kadar her şeyi toprağa geri iade etmekten bahsediyor. Aksi takdirde nasıl giderek fakirleşeceğini, verimsiz bir çorak toprak parçasına dönüşeceğini de anlatıyor. Bununla ilgili bir minik bilgi vereyim size hemen. Çilek sever misiniz bilmem ama ben pek severim. Dökülen çam ve ladin iğnelerini bahçe toprağına karıştırıp üstünü kozalak, kuru dal ve iğnelerle örtmek lezzetli çiçeklerin reçetesiymiş. Çilek severlerin dikkatine, belli ki çilekler asiditesi yüksek toprakta daha lezzetli yetişiyor. Bir bahçesi ya da işleyebildiği bir toprağı olan herkesin aslında ne kadar da şanslı olduğunu bilmesi ya da hiç unutmaması gerekiyor.

Bahçenizde kompost hazırlamak için alttan açılabilen tahta kutular yapabilir ya da eski çöp bidonlarını kullanabilirsiniz.

Bir bahçeniz varsa malçlama yapabileceğiniz kompostu kendiniz de ürete bilirsiniz. Kompost, doğal gübredir ve toprağınızdan zararlı kimyasal gübreleri de uzak tutmanıza yarar. Yiyebildiğiniz her şey bitkileriniz için de besin olarak kullanılabilir, yani içinde kimyasal olmayan ve artık et içermeyen (aksi halde zararlı bazı canlıları bahçenize çekebilir) tüm mutfak atıkları kompost olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla çöplerinizin önemli bir bölümünü de bu şekilde değerlendirebilirsiniz. Nereden başlayacağınızı bilmiyorsanız, size neye ihtiyacınız olduğunu ve nasıl kolayca kompost yapabileceğinizi anlatan internetteki uygulamalı videolara da göz atabilirsiniz. İnanın bu iş çok ama çok kolay. Hatta kompostu hızlandırmak için toprak solucanlarını da çalıştırabilirsiniz ki sizden bunun için ücret de istemezler.

Kompost yapmak eğer yeriniz varsa gerçekten çok kolay. Yukarıdaki gördüğünüz liste size kompost kutunuza neleri atıp atamayacağınız konusunda yardımcı olabilir.

Fakat kompost yapımıyla uğraşmak istemeyen, daha küçük ölçekli bahçe sahipleri için de önerilerim var: Yeşil yapraklı sebzelerin solmuş dış yapraklarını rondodan geçirerek doğrudan “sıvı gübre” olarak bitkilerinize verebilirsiniz. Bahçenizde yetişen karahindibaları da (Taraxacum officinale) aynı şekilde değerlendirebilirsiniz, öyle ki uçuşan tohumlarıyla her yere yayılan karahindibanın yetişmediği bahçe neredeyse yoktur. Kahve telvesi, muz ve yumurta kabukları ile toprağınızı kimyasal açıdan zenginleştirebilir, demlenmiş çay yapraklarını atmayıp kurutarak malçlamada da kullanabilirsiniz. Topraktaki azalmış olan sodyum, magnezyum, kalsiyum, potasyum, sülfür ve fosfor miktarını böylelikle kolayca artırmış olursunuz.

Annemle kuruyan kil üzerine baskı yaparak kesip şekillendirdiğimiz çınar yapraklarını boyayıp bunlardan güzel bir duvar süsü hazırlamıştık.

İçinizde malçlamayla ya da kompostla uğraşmak istemeyenlere önerim ise kuru yaprakları kullanarak içinizdeki sanatçıyı harekete geçirmek olabilir. Doğadan topladığınız sarıdan turuncuya, kırmızıdan mora kadar pek çok renge bürünen kuru yapraklarla yapabileceğiniz birçok şey var. Kitap ya da defter kaplamaları, kitap ayraçları, suluboya kullanılarak yapılan yaprak baskılı resimler veya annemle beraber kendiliğinden kuruyan kil hamuru ve akrilik boyalarla yaptığımız duvar süsü ve çerezlik minik tabaklar ilk aklıma gelenler. Siz de sevdiklerinize böyle hem kolay hazırlanan, hem ekonomik, hem de el yapımı hediyeler hazırlayabilirsiniz. Siz de çayınızı ya da kahvenizi hazırlayıp yaratıcılığınızı kullanacağınız ortak bir çalışmaya imza atabilirsiniz. Bu soğuk günlerde hem kendinizi de, hem de bitkilerinizi sıcak tutun, sakın ha hasta olmayın değerli bitki dostları. Bu yazımı Masanobu Fukuoka’dan bir alıntıyla bitirmek istiyorum: “Sadece doğayla birlikte var olabiliriz. O'ndan farklı ya da O'nun dışında değiliz. O'nu kurtaramayız ya da O'na zarar veremeyiz. Kurtarmaya çalıştığımız yine kendimiziz ve zarar verdiğimiz şey de yine biziz”. 

"Doğada yaşam ve ölüm var, ve doğa neşe dolu. İnsan toplumunda yaşam ve ölüm var, ve insan üzüntü içinde yaşıyor." Masanobu Fukuoka (1913 - 2008)