Boesten'in Perspektifinden Peru'da Cinsel Şiddet: Biyopolitik ve Nekropolitik Perspektifler

"Bu denli yaygın bir şiddet, gözlerimizin önünde nasıl varlığını sürdürebiliyor?"


1980'lerde Peru'da yaşanan silahlı çatışmalar, cinsel şiddetin bir tahakküm aracı olarak yoğun şekilde kullanıldığı bir dönem olmuştur. Hem devlet güçleri hem de isyancı gruplar, cinsiyete dayalı bu şiddeti, toplumu kontrol etmek ve korku salmak için araçsallaştırmışlardır. Cecilia Boesten'in çalışmaları, bu dönemde cinsel şiddetin toplumsal hiyerarşi ve ırksal kimlikler üzerinden nasıl şekillendiğini anlamak için önemli bir çerçeve sunar. Boesten’in incelediği olaylar, kadınların toplumsal statüleri ve etnik kimlikleri üzerinden nasıl farklı muamele gördüklerini ve bu ayrımın şiddetin boyutunu nasıl etkilediğini göstermektedir.

Boesten’in analiz ettiği bir vakada, yerli bir meyve suyu satıcısı (kadın), milisler tarafından toplu tecavüze uğramıştır. Aynı zamanda, diş hekimi olduğundan “eğitimli ve “üst sınıf” olarak görülen başka bir kadın, bir milis yüzbaşısına "ayrılmıştır". Bu örnek, toplumsal sınıf ve ırksal kimliğin cinsel şiddet üzerindeki belirleyici rolünü açıkça ortaya koymaktadır. Boesten, cinsel şiddeti sadece savaşın bir aracı olarak değil, aynı zamanda köklü toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin bir yansıması olarak görmenin önemini vurgular. Ona göre, bu şiddet biçimleri, savaş zamanında görünür hale gelse de, aslında barış zamanında da süregelen toplumsal yapıların bir uzantısıdır.

Boesten, cinsel şiddetin yalnızca bir strateji olarak değil, toplumsal hiyerarşilerin ve normların yeniden üretildiği bir alan olarak incelenmesi gerektiğini savunur. Bu bağlamda, resmi ve gayriresmi kurumların bireylere yönelik muamelesi, toplumsal cinsiyet ve ırk algılarını pekiştirir ve bu algılar, zamanla yaygın bir sağduyu haline gelir. Özellikle, "chola" olarak tanımlanan meyve suyu satıcısı gibi yerli ve alt sınıftan kadınların, bu tür şiddete "layık" olarak görülmeleri, toplumsal önyargıların ne kadar derin olduğunu göstermektedir. “Chola” terimi, Peru ve diğer Latin Amerika ülkelerinde yerli veya melez kökenli kadınları aşağılamak amacıyla kullanılan bir kavramdır ve bu kadınlar, sırf bu kimliklerinden dolayı tecavüze uğramaya "hak etmiş" sayılmışlardır. Yeli kadınlar ve diş hekimi olan kadın arasında yapılan bu ayrım, milislerin biyopolitik ve nekropolitik gücünün bir göstergesidir.

Biyopolitika ve Nekropolitika Perspektifleri

Michel Foucault, biyopolitika kavramını, modern devletlerin nüfus üzerindeki yönetim stratejilerini açıklamak için geliştirmiştir. Biyopolitika, devletin biyolojik yaşamı, yani nüfusun sağlığını, üretkenliğini ve yaşam koşullarını kontrol etme ve düzenleme mekanizmalarını ifade eder. Devlet, bu mekanizmalar aracılığıyla doğum oranları, ölüm oranları ve sağlık hizmetlerine erişim gibi unsurları kontrol ederek, yaşamın kendisini yönetir ve iktidarını pekiştirir.

Achille Mbembe ise, Foucault’nun biyopolitika kavramını genişleterek nekropolitika kavramını ortaya atmıştır. Mbembe’ye göre, nekropolitika, egemen gücün kimin yaşamaya değer olduğuna ve kimin ölüme terk edileceğine karar verme yetkisini tanımlar. Bu bağlamda, nekropolitika, yaşamı ve ölümü yöneten iktidar biçimlerinin en uç noktasıdır. Devlet ya da egemen güç, bazı grupların yaşamlarını korurken, diğerlerini değersizleştirir ve ölüme terk eder.

Peru’daki çatışma döneminde bu kavramlar, milislerin eylemleri aracılığıyla somutlaşmıştır. Milisler, kimin tecavüze uğramaya “daha az ya da daha çok layık” olduğuna karar vererek, bireylerin bedenlerini sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyete göre kontrol etmişlerdir. Boesten’in incelediği olaylar, bu güç dinamiklerinin nasıl işlediğini gözler önüne serer. “Chola” olarak sınıflandırılan meyve suyu satıcısına toplu tecavüz edilmesi ve diş hekimine yönelik daha “kontrollü” cinsel şiddet, bu nekropolitik gücün bir yansımasıdır. Bu ayrım, toplumsal statüye ve ırksal kimliğe dayalı bir yaşam hiyerarşisini göstermektedir. Bu hiyerarşi, yerli ve alt sınıftan kadınların harcanabilir olarak görüldüğü ve bedenlerinin iktidar kurmak için kullanıldığı mevcut ırk ve sınıf temelli önyargılara dayanmaktadır.

Cinsel Şiddetin Geniş Toplumsal Çerçevesi

Boesten, cinsel şiddeti sadece savaş zamanına özgü bir olgu olarak ele almanın, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini pekiştiren gündelik şiddet biçimlerini gizleyebileceğini öne sürer. Savaşta cinsel şiddet, barış zamanında da işlemeye devam eden ve toplumsal yapılarda kök salmış olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir yansımasıdır. Bu şiddet, sadece bu yapıların bir sonucu olmakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal hiyerarşileri ve normları aktif bir şekilde pekiştirir ve yeniden üretir. Bu nedenle, cinsel şiddetin biyopolitik ve nekropolitik çerçevede incelenmesi, hem bireysel eylemleri hem de bu eylemlerin gerçekleştiği toplumsal bağlamı anlamak açısından kritik öneme sahiptir.

Judith Butler’ın normatif şiddet üzerine tartışmaları da toplumsal normların, bireylerin en mahrem alanlarını nasıl kısıtladığını vurgular. Boesten'ın tartıştığı gibi, yapısal şiddet yalnızca fiziksel şiddetin arka planı olmakla kalmaz, aynı zamanda onu sürekli kılan bir güçtür. Toplumsal hiyerarşiler ve normlar, toplumsal cinsiyet ve ırk farklılıklarının sürdürülmesiyle doğallaştırılır ve normalleştirilir; bu da bu anlayışları sürdüren şiddeti görünmez hale getirir.

Peru gibi çatışma bölgelerinde cinsel şiddetin incelenmesi, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıfın şiddeti sürekli kılmak için nasıl kesiştiğini ortaya koyabilmek bakımından önemlidir. Nekropolitika ve biyopolitika kavramları, özellikle çatışma ve tahakküm bağlamlarında, iktidarın yaşam ve ölüm üzerindeki işleyişini anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Bu şiddet, yalnızca savaş zamanıyla sınırlı kalmayıp, günlük toplumsal yapılarda derinlemesine kök salmıştır ve toplumsal hiyerarşileri ve normları sürekli yeniden üretir. Aynı zamanda, Boesten ve diğer teorisyenlerin sorduğu "Bu denli yaygın bir şiddet, gözlerimizin önünde nasıl varlığını sürdürebiliyor?" sorusu, bizi şiddetin görünmezliğiyle yüzleşmeye ve dünyamızı şekillendiren biyopolitik ve nekropolitik güçleri tanımaya zorlamaktadır​.


Kaynakça:

[1] Boesten, Cecilia. Sexual Violence during War and Peace: Gender, Power, and Post-Conflict Justice in Peru. Palgrave Macmillan, 2014.

[2] Means, A. J. (2021). Foucault, biopolitics, and the critique of state reason. Educational Philosophy and Theory54(12), 1968–1969.

[3] Mbembe, Achille. Necropolitics. Duke University Press, 2019.

[4] Butler, Judith. Undoing Gender. New York: Routledge, 2004.