BoJack Horseman: Hollywood'un En Trajik Atı mı, En Komiği mi?
Bojack'in eğlenceli dünyası.
Hollywood’un ışıltılı dünyası genellikle mükemmellik ve başarıyla dolup taşar, ama bir de o dünyanın arka planında kalan BoJack Horseman gibi karakterler vardır. Kendisi eski bir televizyon yıldızı, alkolik, narsist ve tabii ki… bir at, ama öyle sıradan bir at değil; hem duygusal derinlikleriyle bizi mahveden hem de absürt mizahıyla kahkahalara boğan bir anti-kahraman. Haydi BoJack Horseman dünyasına eğlenceli bir bakış atalım.
BoJack, kariyerinin zirvesini 90’larda oynadığı “Horsin’ Around” adlı sitcom ile yaşamış bir yıldız. Çocuklara ders veren, sıcak aile bağları kuran bir baba figürü olarak ekranların gözdesiydi. Ama gerçek hayatta, ne o baba figürüne yakın ne de sıcak biri. Şöhretin inişli çıkışlı yollarında kaybolmuş ve kendini sürekli sorgulayan bir karakter.
Peki ya gerçek komedi? Bir atın insanlarla aynı evde yaşaması, Netflix’e özel bir dünyada normalmiş gibi görünüyor. Ama “Horsin’ Around” şöhreti BoJack’i bugünkü karmaşık haliyle bırakmış. Hem trajik hem de komik, değil mi?
BoJack'in hayatında eksik olmayan şeylerden biri de sıra dışı dostlar:
- Todd Chavez: BoJack’in beleşçi ama dâhiyane ev arkadaşı. Bir gün rock opera yazmaya kalkışır, ertesi gün avokado temalı bir iş kurar. Todd’un her hareketi, absürtlüğün sınırlarını zorluyor.
- Princess Carolyn: BoJack’in menajeri ve eski sevgilisi. Kedilere dokuz can verilmiş olabilir ama Princess Carolyn’in tahammül sınırı en az dokuz milyon olmalı.
- Diane Nguyen: BoJack’in hayatını yazan ama kendi hayatını anlamakta zorlanan bir yazar. BoJack’in en derin diyalogları genelde Diane’le oluyor.
- Mr. Peanutbutter: Neşeli, hiperaktif ve tam bir iyimser olan bir labrador. BoJack’in zıt kutbu. Bir köpek olarak dünyayı seviyor ama BoJack’in kinik tavrına çarpınca ortaya harika mizah çıkıyor.
Her biri, BoJack’in hayatında hem dert kaynağı hem de kurtarıcı oluyor. Ve şunu söyleyebiliriz: Böyle bir arkadaş grubunu başka hiçbir dizide bulamazsınız.
BoJack Horseman’ı sıradan bir animasyon diziden ayıran şey, onun kara mizahı. Bir bölümde alkolizmle mücadele eden BoJack’i izlerken, diğer bölümde absürt bir su altı dünyasında garip bir maceraya tanıklık ediyorsunuz. Örneğin, balıklar ve deniz canlılarıyla geçen “Underwater” bölümü, neredeyse hiç diyalog olmadan izleyiciyi kahkahalar ve gözyaşları arasında bırakır.
Bir de dizinin kelime oyunları var. Örneğin, "Hollywood" kelimesindeki “D” harfinin çalınması ve herkesin buna alışması. Sadece bir harf kayboluyor, ama BoJack evreninde bu durum trajikomik bir kaosa dönüşüyor.
BoJack’in sesi: BoJack’i seslendiren Will Arnett, mizahi tonunu ve duygusal derinliğini mükemmel bir şekilde dengeler. Dizinin başarısındaki en büyük faktörlerden biri de bu seslendirme performansıdır.
Hayvanlar ve İnsanlar Birlikte: Dizi, antropomorfik hayvanlar ve insanlar arasında absürt bir denge kurar. İnsan bir kadın, tavuk eti yemekte sorun görmezken; hayvan karakterler bu duruma sinirlenir. Çift katmanlı bir mizah.
Dizinin sonu: Final bölümü, birçok hayran tarafından modern TV tarihinin en iyi finallerinden biri olarak görülür. Duygusal ama aynı zamanda sade.
BoJack Horseman, sizi bir yandan güldürürken bir yandan da duygusal bir yumruk atar. Belki de onun bu kadar sevilen bir karakter olmasının sebebi budur: Kusurlarının ve hatalarının farkında olan birinin trajikomik yolculuğunu izlemek. Onun hayatı bize, hayatın her zaman mükemmel olmadığını ama yine de mizah bulabileceğimizi hatırlatır.
Eğer hâlâ bu diziyi izlemediyseniz, BoJack sizi Hollywood’un (ya da Hollywoo’nun) karmaşık dünyasına davet ediyor. Tek bir uyarı: Her kahkahanızın arasında hüzünlü bir düşünce bulabilirsiniz.