Bojack Horseman: Varoluşa Dörtnala!

BoJack Horseman: Hollywood'un Parıltısında Kaybolan Varoluşsal Sancılar.

**BoJack Horseman**, karakterlerinin derin varoluşsal sorunlarla ve kendilerini anlama çabalarıyla örülü bir yapım olarak öne çıkar. Dizideki karakterler, anlam arayışı, kimlik krizi, başarısızlık, yalnızlık ve toplumsal beklentilerle boğuşurken varoluşsal sancılarını farklı yollarla yaşamaktadırlar. İşte dizinin ana karakterleri ve onların varoluşsal çabaları üzerine bir analiz: 

BoJack Horseman: Şöhret Sarhoşu, Anlam Açlığında Bir Yıldız 

BoJack, zamanında ünlü bir dizi yıldızıydı ama “şöhret her şeyi çözer” hayali çabucak patladı. Kendisini bir uçurumun kenarında, bunalım ve "Ben kimim?" sorgulamalarıyla bulan BoJack’in, en sevdiği hobileri alkol, kendine acıma ve kimseye güvenmeme. Şöhreti kaybetmiş bir at olarak, en büyük derdi kendine anlam bulmak; her şeyi denedi ama anlam dediğimiz şey sandığı kadar kolay çıkmadı. 

  • Varoluşsal Hedef: Şöhretin zirvesindeyken bile içindeki boşluğu fark etti ama bu boşluğu doldurmak için çözüm bulamıyor. Hâlâ şöhretle her şeyin düzeleceğine inansa da, o düze çıkış yolunu bir türlü bulamıyor. 
  • Favori Savunma Mekanizması: "Ah, ne olacak ki, zaten her şey berbattı!" diyerek kendini kurtarmaya çalışıyor, ama kurtulamadığı şey aslında kendisi! 

Diane Nguyen: İdealist Yazar, “Hep Daha Fazla” Arayışçısı 

Diane, herkesin sevdiği entelektüel. Ancak ironik olan şu ki, o kendini bile sevmekte zorlanıyor. Dünyayı değiştirmeyi kafaya koymuş, toplumsal meselelere duyarlı bir yazar olarak hep daha fazlasını arıyor. Hayatını kurtaracak o "büyük anlam" peşinde, sürekli bir şeyleri sorguluyor. Kısacası, Diane kendini kurtarmaya çalışırken aslında daha da karmaşık hale getiriyor. 

  • Varoluşsal Hedef: "Ben iyi biri miyim?" sorusuna cevap bulmak. Fakat dünyayı düzeltmeye çalışırken, kendi hayatında çıkmaz sokaklara saplanıp kalıyor. 
  • Favori Savunma Mekanizması: İroni ve pasif-agresif eleştiriler! Diane, her şeyin altında bir anlam ararken asıl kafayı bulan kişi aslında kendisi oluyor. 

Princess Carolyn: İşkolik Kedi, Süper Kadın Ama Hep Yorgun 

PC, Hollywood’un en kararlı menajer kedisi! Hem işini mükemmel yapmak istiyor hem de özel hayatında annelik dahil her rolü kusursuzca üstlenmek niyetinde. Tabii ki, çoğumuz gibi o da “Ben her şeyi başarabilirim” inancıyla kendini çökertmenin derdinde. Bir anda kendini sayısız işin ve yorgunluğun içinde buluyor, üstelik hala mutlu değil! 

  • Varoluşsal Hedef: Hayatındaki her şeyin kontrolünü elinde tutmak. Ne var ki, hayatta ne kadar çok şey tutmaya çalışırsa her şey o kadar dağılıyor. 
  • Favori Savunma Mekanizması: İşkoliklik. Hayatı ve sorunları işlerle çözmeye çalışıyor; ancak hayat işyerinden ibaret değil, PC!  

Todd Chavez: Kaçak Felsefeci, Kimlik Karmaşasında Özgür Ruhu Arayan 

Todd, hayatı boş vermiş ama bir o kadar da keyifli bir genç. Dışarıdan bakıldığında boş gezenin boş kalfası gibi görünse de Todd, aslında içinde kocaman bir dünya taşıyor. Geleneksel başarı takıntılarından fersah fersah uzak ve o yüzden diziye derin bir soluk getiriyor. Herkes “ne olacağım” diye kafa yorarken Todd, çoktan “Ben buyum!” demiş gibi. 

  • Varoluşsal Hedef: Hayatı anlamlandırmak değil, yaşamak. Başarılı olmak değil, sadece kendi kendisi olmak istiyor. 
  • Favori Savunma Mekanizması: Beklenti yaratmama. Herkesin başarıya takıldığı bir dünyada Todd, başarısızlıkla barış içinde yaşıyor. Bir tür modern bilge desek yeridir! 

Mr. Peanutbutter: Hollywood’un İyi Çocuk Sendromlu Köpeği 

Mr. Peanutbutter her zaman mutlu, her zaman heyecanlı ve her zaman yeni projelere açık. Ama işler göründüğü gibi değil; bu aşırı iyimserlik, içindeki boşluğu saklamak için aslında dev bir maske. Her projeye atlıyor, herkesi seviyor ama kimse ona sorsa gerçek mutluluğun tanımını yapamaz. İçindeki boşluğu gölgede bırakan eğlenceli bir köpek ama o boşluk hep orada! 

  • Varoluşsal Hedef: Kalıcı mutluluğu bulmak. Yüzeyde hep mutlu ama içsel olarak hep bir "daha fazlasını" arıyor. 
  • Favori Savunma Mekanizması: Aşırı iyimserlik. "Mutluyum, mutluyum, mutluyum" diye tekrar etse de gerçek bir tatmine ulaşamıyor. Kendini kandırmanın en pozitif hali diyelim! 

Sonuç: BoJack Horseman ve Varoluş Karması 

BoJack Horseman, aslında hepimizin içinde bir yerlere dokunan bir dizi. BoJack’in kendini bulamaması, Diane’in mükemmel insan olma takıntısı, PC’nin hayatı kontrol etme çabası, Todd’un boşvermişliği ve Mr. Peanutbutter’ın içi boş iyimserliği; hepimizin farklı hallerini anlatıyor. Her bir karakter, varoluşsal olarak kendini bir şekilde kurtarmaya çalışıyor, ama çoğu zaman bu kurtuluş için izledikleri yollar daha da karışık hale geliyor. 

Dizi, "Anlam dediğin şey belki de bizim yarattığımız bir yanılsamadır" diyerek, hayatın anlam arayışı yerine yaşanması gerektiğini eğlenceli ama düşündürücü bir biçimde aktarıyor. Her karakter, kendi çapında hatalar yaparken bu hataların içinde kayboluyor; ama biz izlerken onları çok seviyoruz çünkü onlar gibi hepimiz “o anlamı” arıyoruz.