Border

Uçurumun kenarında olan hisler


Hiç kendinizi bir uçurumun kenarında yürüyormuş gibi hissettiniz mi?

Dengenizi kaybetmemek için çabalarken, fark etmeden kendinize zarar verdiğiniz oldu mu?

Her şeye gücünüz yeter sanarken, bir anda karanlığa gömülmek istediniz mi? Herkesten, her şeyden uzaklaşmak… sadece kaybolmak...

Bu fırtınaların ortasında, aynaya sessizce bakıp “Ben kimim?” diye sorduğunuz geceler oldu mu?

Terk edilmemek için tüm gücünüzle sarıldığınız biri, tam da bu çabanız yüzünden sizi terk etti mi?

Ve o kişiye duyduğunuz sevgi… bir anda dayanılmaz bir öfkeye ya da kendinize karşı duyduğunuz derin bir tiksintiye dönüştü mü?

Bugün sizlere, tam da bu duyguların gölgesinde yaşanan bir gerçeklikten bahsetmek istiyorum: Borderline Kişilik Bozukluğu.

Borderline’ı tanımlamak kolaydır. Psikoloji kitaplarında kısa bir başlık, birkaç belirti… Ama yaşamak? İşte o bambaşka bir dünya.

Mesela, her şey hep biraz “fazlaydı.” Mutluluk da öfke de… Sevmek bile. Sanki tüm hücrelerimle bağlanıyordum birine. Ama sonra... küçücük bir bakış, bir sessizlik, içimde dev bir boşluğa dönüşebiliyordu. Aniden. Anlam veremediğim bir hızla. Sevdiğim insanlara aynı hızla yabancılaşabiliyordum. Ve çoğu zaman, “Neden böyleyim?” diye kendimi suçluyordum.

İlişkilerim tutkuluydu ama bir o kadar kırılgan. Bir anda gökyüzüne çıkıyor, sonra yerle bir oluyordum. Sanki sevilmeyi hak etmiyormuşum gibi hissediyordum bazen.

Özellikle birinin beni terk edeceğini düşündüğümde... O panik, o boğulma hissi... Tarifi zor. Her şey bir anda sahte geliyordu. Gerçeklik kayıyor, ben ise yalnız kalmamak için kırıyor, susuyor, yok sayıyordum duygularımı.

Kendime defalarca “Ben kimim?” diye sordum. Bazen aynada kendime bile yabancılaştım. İçimde tarif edemediğim bir boşluk vardı. Doldurmaya çalıştım… İnsanlarla, bazen de kendime zarar vererek. Çünkü o an, fiziksel bir acı hissetmek... bir tür kurtuluş gibi geliyordu.

Ama tüm bu karmaşanın içinde bir gerçek vardı: Her şeyi çok derin hissediyordum. Bu, bazen ağır bir yük gibi gelse de, zamanla fark ettim ki bu aynı zamanda bir güçtü. Empati kurmak, anlamak, hissetmek… Bunlar benim en güçlü yanlarım olmuştu.

Ve en güzeli… Kendimi dinlemeye başladığımda, önce anlamaya, sonra affetmeye ve sonunda kabullenmeye... Duygularım düşmanım değilmiş; rehberimmiş. Her şey bir gecede değişmedi elbette. Ama değişti. Ve hâlâ değişiyor…

Eğer sen de kendini böyle hissediyorsan, bil ki yalnız değilsin. Kırgınlıklarının, iniş çıkışlarının, sevme biçiminin bir adı var. Ve bu bir eksiklik değil.

Bu sadece... duygularının sesinin biraz daha yüksek olması.

Bu konuda kendini yalnız hissediyorsan yardım istemekten lütfen çekinme.♡