Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar

Bauman'ın Çalışma, Tüketicilik Ve Yeni Yoksullar kitabı üzerine bir inceleme.

Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar isimli kitap Zygmunt Bauman'ın eseridir.

Kitabın konusu modern tarih boyunca meydana gelen değişim ve bu değişimin toplumsal sonuçlarıdır. Kitap 5 bölümden oluşmaktadır:

1.Çalışmanın Anlamı: Çalışma Etiği Üretmek

2.Çalışma Etiğinden Tüketim Estetiğine

3.Refah Devletinin Yükselişi ve Düşüşü

4.Çalışma Etiği ve Yeni Yoksullar

5.Yeni Yoksullar İçin Umutlar

Özellikle sosyoloji, tarih ve siyasete ilgisi olanların dikkatini çekebilecek olan bu eseri değerlendirelim:

Çalışma yaşamın sürekliliğini sağlayan sosyal bir faaliyettir. Çalışma bir değer atfeder ve bir kişi çalışıyorsa arkasından gelecek olan emirdir. Çalışmak normal olan, çalışmamak ise anormal olandır. Özellikle de günümüzün şartları düşünüldüğünde çalışmayan biri için geçim daha zor hale gelmektedir. Önceden usta çırak ilişkisi söz konusuydu fakat Sanayi Devrimi ile birlikte usta çırak ilişkisinin yerini fabrika düzeni almıştır. Fabrika düzeni önceki düzenden çok farklı bir boyuttur. Fabrika der ki "Tüm vasfınızı kullanın ve her gün her saat çalışın."

Çalışma etiği bir anlamda insanın özgürlüğünü kısıtlayıcı bir etkendir. Çalışan bir insan denetim altında olmak ve itaat etmek zorunda kalmaktadır. Taylor'un klasik yönetim anlayışına atıf yapacak olursak işçi dişli bir çarka yani bir makineye benzetilmektedir. İşçi çalışkan ve dikkatli olmak zorundadır. Hata yapmamalıdır. Tek görevi işini yapmak ve efendisine itaat etmektir. Eğer bir kişi toplum içerisinde saygı görmek istiyorsa çalışmak zorundadır. Çalışmamak ise kuralların ihlali gibi gözükmektedir. Çalışma etiği insanların hayatlarını çalışmaya adamasını ister. Bu bir seçeneksizliktir. Ya çalışmak vardır ya da çalışmak.

Dünyada tek bir sistem vardır. Bu sistem efendi ve köle sistemidir. Bu sistemin olmama ihtimali yoktur. Bizim burada asıl olarak istediğimiz şey efendinin kölenin hakkını vermesidir. Köle bir gün efendi olmak hayali ile köleliğini devam ettirdiği için sistemde devar eder. Sanayi Devrimi ile birlikte efendi ve köleler arasındaki eşitsizlik artmıştır.

Tüketim üretilen şeylerin kullanılıp harcanması anlamında gelmektedir. Bir kişi tüketerek aynı zamanda yok etmektedir. Tüketim kapasitelerini arttırmak için tüketicilere rahat verilmemektedir. Bu durumu reklamlar ile örneklendirebiliriz. Telefonlarımızdan bir kere bir şeyin fiyatına baktığımızda sonrasında telefonumuza sürekli o baktığımız şeyle alakalı reklamlar düşer. Baktığımız şeyi satın alana kadar reklamlar düşmeye devam eder. Tüketici bu reklamlarla baştan çıkarılmak istenmektedir.

Tüketim bireyseldir. Tüketim kolektiviteye karşıdır. Bütünleşmenin doğal düşmanıdır. Tüketiciler birlikte hareket ederken bile yalnızdırlar. Üretim ise kolektif bir çabadır. Birlikte elde edilir. Dolayısıyla tüketim ve üretim bu noktada ayrılmaktadır.

Ekonomik anlamda ilk alım satım aracı altındır. 1800'lü yıllarda kaimeye geçilmiştir. Daha sonra bu da yetersiz kalmış ve kredi kartları çıkmıştır. Tüketim toplumu kredi kartları toplumudur. Kripto para toplumudur. Dolayısıyla günümüz toplumudur. İsteyen bir toplumdur, bekleyen bir toplum değildir. Tüketim kendisini zevk alınan bir şey gibi gösterir, katlanılması gereken bir şey gibi değil. Tüketici için önemli olan estetik çıkarlardır. İlk başlarda çalışma etiği vardı, artık tüketim estetiği bulunmaktadır.

Zaman hızlanmıştır. Artık kimse duramamaktadır. Yarım kalan bitmişliklerle dolu bir dünya olmuştur. Gerekli olan şey durmaktır. Bu bir telaş çağıdır. Eskiden düşünce yaşamı ve aktif yaşam diye bir şey vardı. Düşünce yaşamı daha önemli kabul edilirdi. İnsanın düşündüğü ve "ben kimim?" sorusunun sorulduğu yaşamdır. Aktif yaşam ise bedensel olarak aktif olduğumuz yaşamdır. Bu telaş çağında aktif yaşam öne geçmiştir. Artık önemli olan daha çok para kazanmak ve daha çok zenginliktir. Eğer borçlu insan olmak istemiyorsa herkes çalışmak ve para kazanmak zorundadır.