Çevre ve Yaşayış Tarzının Mitolojiye Yansıması

Doğa, mitolojilere nasıl bir etki etmiştir? İnsanların anlayamadıklarının bir çözümü müydü?

İnsanlar, yaşadıkları çevreyi incelemiş ve orada gördüklerini anlamlandırmak, o coğrafyada bulunan ve bulunmaya devam edecek olanları, en çok da doğa unsurlarından biri olarak kendilerini de çözmeye çalışmak istemişlerdir. İyi veya kötü bir şeyler veren doğa özellikle kutsal bulunmuş ve onu anlamanın yanında koruma amacı da güdülmüştür. Geçmiş dönemlerde de yeterince bilimsel incelenememesi doğayla ve çevreyle ilgili birçok mitik anlatıların doğmasına ve kendi yaşamlarını aktarmak istemelerine de sebebiyet vermiştir. Yalnızca tarım toplulukları da değil aynı zamanda göçebe hayatı benimsemiş toplulukların da doğadaki olayları veya şeyleri bir inanç haline getirip mitleri oluşturdukları görülmüştür. Bu izler ve inanışlar, günümüzde bile yeni inanç ve kültürlerin altında korunabilmişlerdir.

İlk olarak Türklerin göçebe bir toplum oluşu, onları doğaya saygı duymaya itmiştir. Sürekli yollarda olmalarıyla birlikte doğadaki öğeler üzerinden mitlerini anlatmışlardı. Örnek olarak, yol unsuru kutsallaştırılmış, inançları oluşturulmuştu. Bu sebeptendir ki yolun da bir diğer kutsal buldukları ağaç, dağ gibi kendi iyesi vardı. Türkler karşılarına çıkacak demonik varlıklardan korkarak Yol İyesine sığınırlardı. Zaman içerisinde bu inanış Hızır motifine evirilmiştir (Beydili, 2003: 573). Bu durum Türklerin dillerine de kültürel anlamda etki etmiştir ki, Türkçede yol ve göçle ilgili birçok kelime de mevcuttur. Şöyle bir dizi sözü örnek verirsek: Sıla, gurbet, garip, hasret... Bu sözcükler halk öykülerinde, şiirinde, destanlarda, atasözü ve deyimlerde işlenir. (Öğel,s. 822)

Aynı durum yaşayış biçimleri farklı olsa dahi Hint mitolojisinde de görülür. Doğa öğeleri sıkça vurgulanmış ve inançlarına etki etmiştir. Üstelik konumları itibariyle göç, ticaret gibi sebeplerden ötürü birçok inanış da mitolojilerinin zenginleşmesini sağlamıştır. Roma mitolojisinde de Romalılar kendi ülkelerini kurmadan önce birçok medeniyetten etkilenmişlerdir; üstüne bir de savaşçı ve yayılmacı politikalarından dolayı yeni medeniyetler ve tanrılar/inanışlar tanımışlar; onlara saygı gösterip kendi bünyelerine almışlardır. Bu sebepten geniş bir mitolojiye sahip olmuşlardır. 

Çoğu medeniyette de yer, biyolojik anlamda korkulan ama bir süre boyunca da kutsal ve saygı duyulan kadınlarla bağdaşmıştır; kadının doğurması ve bir insan vermesi, toprağın ekildikten sonra ürün vermesine benzetilmiştir. Sosyolojik bağlamda bu o zamanlarda kadınlara verilen değeri gösteriyor. Çin mitolojisinde de doğurabilmesi açısından kadına yaratıcı olarak bakılmıştır.

O dönemlerde de medeniyetler kadını kutsal buluyor lakin bu yönetim biçiminin uzun süre böyle kalmadığı da kesin. Anaerkillik, tarıma geçilmesiyle birlikte hemen olmasa da yerini yavaş yavaş ataerkilliğe, gökyüzüne, bırakmıştır zira. Bırakmasa dahi erkek tanrılara tapınan barbar kabileler anaerkil toplumlarla savaşarak onları yok etmişlerdir. Kadınlar bereketin tanrıçasından Antik Yunan’da görüldüğü gibi bütün kötülükleri salan Pandora’ya dönüşeceklerdir. Gökyüzüyle yönetimi ele geçiren erkekler koruyup kollar pozisyondadır. Ancak çok nadir örneklerden olsa da kadının yeraltı dışında ilişkisi olarak en bilineni Mısır mitolojisinde kadının bir koruyucu sıfatıyla gökyüzünü devralmasıdır. Bu Mısır’ın bir dönem anaerkil bir şekilde yaşadığını gösterir. 

Su da birçok medeniyette önemli arz edilmiştir. Bunlardan en önemlisi elbette Sümer’dir. Konumu itibariyle su kutsallaştırılmış, yaşamın merkezi olarak görülmüştür. Yaşam Fırat ile Dicle arasına kurulmuştur. Su yaşamın olmasını sağlar. Mitolojide Enki yani tatlı su tanrısı yaşam için unsurları kendisinden yaratır. Aynı şekilde Yunan’da da suya verilen değerin birçok tanrı, tanrıça, peri gibi varlıkların olmasıyla anlayabiliyoruz. Okyanusya mitolojisinde de tanrıların yeteneklerinin bulundukları konum itibariyle su ile ilgili unsurlarla oluşmuş olması iyi bir örnektir.

İnsanlar, kendi yaşamanlarında ise ölüm gerçeğiyle sıkça gerçekleşmiş ve buna açıklık getirmeyi denemişlerdir. Ölüm korkusu onları bir arayışa itmiş olabilir bu sebepten dolayı ölümü yenmeye veya onu anlamaya çalışmışlardır. Bunun da en bilinen örneği Gılgamış Destan’ında da yılanın Gılgamışın elinden ölümsüzlük otunu alıp ölümsüzlüğe kavuşması mitidir. 

Ayriyeten insanların doğadaki gördükleri hayvanları kendi yaşamlarındaki mantıksal olaylara ya da şeylere empoze etmeye çalıştıkları da biliniyor. Yılan bunun için önemli bir figürdür ve birçok medeniyette de tıp ile ilişkilendirilmiştir. Bununla ilişkilendirilmesinin de en önemli sebeplerinden biri yılanın deri değiştirmesinin insanlar tarafından bir sonraki yaşam olarak yorumlanmasıdır. Anadolu’da da Şahmaran olarak bilinen mitolojik varlık şifa veren yarı yılan yarı insan bir figür olarak karşımıza çıkmıştır.

Çin yaradılış efsaneleri ilk tanrı Pan Gu’nun dünyayı yaratmak için kaosu nasıl düzene soktuğunu anlatırlar. Bunu yaparken Çin mitolojisinin en önemli hayvanları Kaplan, Ejderha, Kaplumbağa ve Quilin’den yardım aldığı söylenir. 12 Hayvanlı Takvim’deki hayvanlar bu mitik hayvanlardan gelir ve bugün bile Çin gibi ülkelerde bu takvim kullanılır. Kısaca hayvanlar, özelliklerinin gösterdikleriyle mevsimsel dönüş, gençlik, kudret, akıl gibi bağlamlarda mitik anlatılarda yer edinmiş; birçok medeniyetin sembolü de olmuştur.

Özetlersek, mitolojiler; geçmişte insanların bilimsel açıdan yeterli olamadığında gördüklerini yorumladıkları bilim olmuştur. Mitolojiyle ilgili herhangi bir unsuru da söylediğimiz şarkılarda, kullandığımız atasözlerinde, fevtivallerimizde, aile yapımızda bulabiliriz.



Kaynakça:

Acar, O. (2021). Göçebe Kültürünün Türk Demonolojisine Etkisi. Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, 6, s. 214-230.

Beydili, C. (2003). Türk Mitolojik Ansiklopedisi. Ankara: Yurt Kitap-Yayın. 

Ögel, B. (1978). Türk Kültür Tarihine Giriş (Cilt 1). Ankara: Kültür Bakanlığı. 

Şamlıoğlu, İ. E. (2018). Çin ve Japon Dinlerinde Dağ Kültü. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Tanpolat, C. (2016). Doğu Ve Batı Kültürlerinde Başlıca Hayvan Mitleri. Işık Üniversitesi, İstanbul.