Çin Ve Türk Mitolojilerinde Kadın Ve Kadının Konumu

Türk ve Çin mitolojisinde kadın, kadının konumu ve zaman içindeki değişimi.

Mitoloji ve mitik hikayeler insanın nasıl bir misyonu, normlara sahip olması gerektiğinin, belirlenen toplumsal rollerinin ne olacağının anlatımında rol oynamıştır. Bugüne kadar gelen mitler de bize bu anlatılarla kadının toplumdaki yerini ve o topluma göre vazifesini anlatır. Bazı mitolojilerde yerleşik hayattan önce ve hemen olmasa da bir süre olarak kadının, yaşamın başlangıcı olarak ele alındığına ve kadından soyun devam ettiğine, insan yaratılışının temeli olduğundan anaerkillik üzerine de yaşam sürdürüldüğüne dair inançların olduğu topluluklar vardır. Doğa Ana, Ana tanrıça gibi figürler, yaşamın kaynağı olarak görülmüş ve en üst yönetici olarak el üstünde tutulmuşlardır. Ancak zamanla sosyo-ekonomik yapının değişmesiyle de ataerkilliğe kaymış olup monoteist inançlarla birlikte kadının yeri büyük bir oranda mitolojiden ve toplumdan değiştirilmiştir ya da silinmiştir. Günümüzde anaerkillik olgusu her ne kadar eleştirilse de bir zamanlar herkesin dinsel mitolojisinin içerisinde kadının kutsal bulunduğu inancının olduğu ve zamanla bu kutsallığının kaybedildiği de aşikardır.

Kadın, erkeklerin iktidarı ele geçirmesiyle birlikte yalnızca iki role indirgenmiştir: 1- Kutsal anne, 2- Erkekleri ayartan figür. Ve bundan sonra kadın, yaratan değil; erkeğin kadını yarattığı inancı yayılmıştır. Kadın üreme-annelik-cinsellik üzerinden değerlendirilecek ve güçten düşecektir.

Örneğin, Çin mitolojisinde insanın yaratılış mitinde kadın ön plandadır. Mite göre Nüva, tüm evcil hayvanları 6 günde yarattıktan sonra 7. Günde sarı kilden insanları yaratır. Yüz insanı yarattıktan sonra yorulur ve uzun bir bitkiyi kilin içine daldırır, sertçe sallar. Saçılan killer yere düşer ve iki tür insan olur. Nüva, bu eylemi ile neslin devamlılığı sağlamış yani üreme, evlilik ve doğumun da simgesi haline gelmiştir. (Arslan, 2019) Çoğu mitolojide insan, gök tanrıları tarafından yaratılırken Çin’de böyle olmasına sebep belki de gerçek hayatta bebeğin kadından doğması fikrinden dolayı olabilir.

Türk mitolojisinde doğa çok önemlidir bu yüzden kadına verilen değer de ilk dönemlerde yadsınamaz. Kadının soyundan gelindiği düşünülür ve anaerkil bir düzen vardır. Ancak Türklerde de bu doğaya karşı olan önem yitirildikçe de kadın ve kadının yeri de sarsılmıştır. Zamanla ataerkilliğe evrilmiştir. Ancak bu erkek egemenliğinden öncesine bakacak olursak, Türk mitolojisinde erkek olarak ele alınan Tanrı Ülgen’in ve gök ruhlarının ve şeytan Erlik’in başlangıçta kadın olabileceğine dair güçlü fikirler dahi vardır. Bununla birlikte Türk mitolojisinde Umay, Ak-Ene, Ayısıt ve Albıs gibi dişi ruhların da önemi büyüktür. Türk mitolojisinde de Şamanizmin ataerkillikten önce anaerkil bir düzen içinde işlediği biliniyor.

Yaratma mitlerinde Türk mitolojisinde o kadar korunmuş değildir. Birkaç mitolojide korunabilmiştir. Altay Türklerinde de kadının yaratılışı şu şekildedir; “Tanrı Ülgen, topraktan etini ve taşlardan kemiklerini yaparak ilk insanı yaratır. Aynı esnada erkeğin kaburga kemiğinden dişiyi yaratır.” (2014: 93). Bir başka olarak Türk-Memluk yaratılış efsanesinde de erkeğin, kadından önce yaratıldığı anlatısı vardır lakin Bahaeddin Ögel’e göre, TürkMemluk mitine işaret ederek, Türklerle ilgisinin hemen hemen hiç olmadığını, daha ziyade Önasya ve İran mitolojileriyle ilgili olabileceğini, bu inancın oldukça geç zamanlarda Türkler arasına girmiş olduğunu belirtmektedir (Harva, 2003: 485). Kısaca, Türk mitolojisi başka mitolojilerden aldıktan sonra kutsal kadın figürü değiştirilmiş, ataerkilliğe geçtiğinde de kadının yerininn alçaltıldığı görülmüştür.

Çin’de Nüva, mitolojide kardeşiyle birlikte anılır ve yeryüzünden sorumludur. Erkek kardeşi de gökyüzünden. Ayrıca, Nüva, onun için yapılan heykellerde yarı ejderha/yılan-yarı insan bir kadın olarak betimlenir. Eski Çinliler yılanı, hatta ejderhayı yüceltiyorlardı. Büyük bir tanrıça olduğuna işaret etmek için Nüva’yı yılan veya ejderha gibi tasavvur ediyorlardı (Lianshan, 2015: 25). Ejderha, Batı’da her ne kadar uğurlu görülmese de Doğu’da koruyucu, bolluk-bereket, verimlilik olarak görülüyordu.

Yalnızca bir yaratıcı olarak Nüva yoktur; Çin mitolojisinde ataerkil bir toplumdan beklenmeyecek şekilde birçok kadın figürüne rastlanmaktadır. (Kef, 2018: 27) Bir bakımdan bu kadını yönetici ya da koruyucu yapmasa da kutsal bulunduğuna işaret olmuştur. Çin mitolojisinde insanlığın yaşam kaynağı olan güneş tüm insanlık tarihi boyunca her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Çin inancında güneş, tarım tanrısı olarak da görülmekte, iyilik ve doğruluğu sembolize etmektedir. Xi He’nın on güneş doğurması onun bir anlamda güneşin de yaratıcı olması olarak yorumlanabilir ki bu durum, onun Çin mitolojisinde kadın figür olarak sahip olduğu özel konumu göstermektedir. (Yılmaz, 2018: 21)

Çin mitolojisinde olduğu gibi Türk mitolojisinde tanrıçalar oldukça fazladır ve doğaya verilen dönem boyunca kadınların kutsal olduğu anlayışı varlığını devam etmiştir. Bazı Türk boylarında ağaçtan geldiği inanışıyla Ağaç Tanrıçası figürü göze çarpar. Ak Ana figürü de Türk, Tatar, Altay, Yakut, Çuvaş mitolojilerinde Deniz Tanrıçasıdır. Henüz evren tam yaratılmamışken cisimsiz bedeniyle Tanrı Ülgen’e yaratma ilhamını vermiştir.

En bilindik figür olarak, Türk mitolojisinde Umay, çocukları korur, hamile kadınlara ve zor doğumlarda da bu kadınlara yardım eden tanrıçadır. O, yeryüzünün temsilcisidir. Kadın, yeryüzüyle simgelenir, topraktır ve üremesiyle yine ön plandadır. Aile kavramı içinde kadını görürüz.

Türk mitolojisinde ateş, yine kadının iyelileştirdiği bir unsurdur. Aile ocağı kadınlar tarafından yakıldığından hem erkeğe hem çocuklara karşı koruma getirendir kadın. Bu sebepten erkek ikinci konumdadır. Aynı şekilde, Kırgızlarda ve Uygur Türklerinde, evin ocağında yaşadığına inanılan periye verilen isim “Od ana” dır (Çobanoğlu, 2001: 37, 2013: 40).

Çin ve Türk mitolojisi, kadına bakış açılarından dolayı erken dönem mitolojilerinde farklılık göstermiştir. Çin’de kadının tarımcılık döneminde kazandığı kutsallığın avcılık döneminde özellikle sarsıntıya uğradığı, artık kadını, çocukları, evi koruma işinin erkeklere geçtiği bir gerçektir. Bu, Türk mitolojisinde Çin’de olduğu gibi hızlı olmamıştır. Bunun nedenlerinden biri, uzun bir dönem göçebe bir hayat yaşamaları olabilir. Fakat bunun yanı sıra, Türklerin başka milletlerin mitolojilerini alıp kadına bakış açılarını değiştirdikleri gerçeği bunun en büyük sebeplerinden biridir. En nihayetinde iki mitoloji de kadının koruyuculuğunu ve gücünü sarsmış, onu tahtından etmiş ve kutsal olandan uzaklaştırmıştır.


KAYNAKÇA

Arslan, E. Çin, Japon ve Kore Mitolojilerinin Ortak Söylenceler Üzerinden İncelenmesi. İstanbul Arel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019.

Çobanoğlu, Ö. ve Diğerleri (2001). Türk Dünyası Edebiyat Tarihi Cilt 1-Türk Mitolojisi. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları. 

Çobanoğlu, Ö. ve Diğerleri (2013). Türk Edebiyatının Mitolojik Kaynakları (1-4. Üniteler). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. 

Erdal, T. (2018) Türk ve Dünya Mitlerinde İnsanın Yaratılışı ve Toprak. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 113-126.

Harva, U. (2014). Altay Panteonu Mitler, Ritüeller, İnançlar ve Tanrılar, İstanbul: Doğu Kütüphanesi Yayınları. 

Karakurt, D. (2012). Türk Mitolojisi Ansiklopedisi. https:// psikolojive.f iles.wordpress.com /2014/09/tc3bcrk-sc3b6ylence-sc3b6zlc3bcc49fc3bc- deniz-karakurt.pdf. adresinden 19 Haziran 2024 tarihinde alınmıştır.

Kef, E. (2018) Cinsiyet Algısının Mitsel Kökeni. Kaygı, 31: 22-41.

Lianshan, C. (2015), Çin Mitolojisi Efsanelerin Kökeni (Çev. Hasan Bögün), Kaynak Yayınları, İstanbul. 

Yılmaz, D. (2017) Çin Mitolojisindeki Kadın Karakterler: Shan Hai Jing Eseri Üzerinden Bir İnceleme. E Asya Dilleri ve Edebiyatları Uluslararası Sempozyumu, 4(1), 18- 28.