Kitle İletişim Araçlarında Kadının Temsili: Medyanın Aynasında Kadın

Kitle iletişim araçlarında kadının temsili, genellikle cinsiyetçi kalıplara sıkışarak erkek egemen sistemi destekler.

Kitle iletişim araçlarında kadının temsili, cinsiyetçi kalıplara sıkıştırılarak erkek egemen sistemi destekler. Kadın hareketi ise bu kalıplara karşı mücadele ederek medyanın yeniden şekillendirilmesini savunur.

Kitle iletişim araçlarında kadının ele alınış biçimi, toplumun bir yansıması şeklinde ortaya çıkar. Erkek egemen sistemi benimsemiş toplumlarda kadın algısı, özellikle televizyon programlarıyla şekillenir. Kitle iletişim araçları, eşitlikçi bir dünya tasavvuru yaratmada kilit öneme sahip araçlardır. Ancak ülkemizde kitle iletişim araçları, kadınlar hakkında cinsiyetçi kalıpları yeniden üreterek erkek egemen sistemin devamlılığını sağlamaktadır. Bu durumu birçok dizi örneğinde, kadın üzerine getirilen ve özümsenmesi beklenen dini motiflerle görmekteyiz.

Kadının toplumdaki rolüne odaklanarak, özellikle dünya sinema ve televizyon sektöründe, kadına yüklenen ve dayatılan bir figür olduğunu görüyoruz. Kadının sadece anne olması ve anneliğin getirdiği sorumlulukları yerine getirmesi beklenir. Kariyeriyle ilgili seçimler yapması gerektiği düşünülür. Bir anne mi olmalı, yoksa bir iş kadını mı olmalı? Kadınlar sürekli olarak bu ikilem arasında sıkışıp kalmak zorunda bırakılır. Kitle iletişimi, toplumumuza ayna tutan bir araçtır. Kadının bu tasvirle ele alınması, zemini sert ve olumsuz bir şekilde oluşturur.

Dizilerdeki Rol Kalıpları ve Feminist Eleştiri

Kadınlar üzerine yapılan çalışmalara bakıldığında, çoğu çalışmada dikkat çeken nokta, kadınların hangi medya mecrasında olursa olsun eril bakış açısı altında ele alındığıdır. Kadınlar nesneleştirilir, cinsel obje haline getirilir ve toplumda yer alan stereotipler içinde yer bulur. Bu durum günümüzde ana akım medyada yer alan dizilerde açıkça görülmektedir. Birçok dizi, kadınları cinsellik, aldatılma, kıskançlık, annelik, saflık ve masumiyet gibi kavramlar çerçevesinde ele almaktadır. Ancak güçlü, iddialı ve ekonomik bağımsızlığını elde etmiş kadınlar ise genellikle agresif, dominant ve hastalıklı olarak tasvir edilir. Erkek egemen zihniyet tarafından, kadınlar için sistematik olarak üretilen kalıpların dışına çıkanlara yönelik bir cezalandırma söz konusudur.

Kadın hareketi ve feminist teori, kadınların erkekler tarafından ezilme biçimlerini araştırmış ve hem teorik hem de pratik düzeyde mücadele etmiştir. Erkek egemenliği toplumsal ilişkilerin ve üretim sisteminin her alanına nüfuz etmiştir. Kadınların ezilmesi, emek gücü, ev içi üretim, cinsellik ve annelik gibi kategoriler üzerinden gerçekleşir. Bu kategoriler birbirleriyle etkileşime girerek erkeklerin kadınlar üzerindeki tahakkümünün yayılmasına neden olur. Medyada kadının sunuluşu en çok bu alanlar üzerinden gerçekleşir.

Örnek olarak izlediğim ve en çok yorumlamaktan zevk aldığım kadın rolü dizilerinden biri, "Umutsuz Ev Kadınları" dizisidir. Bu dizi, farklı hayatlarda savrulan kadınların en büyük örneğini sunuyor. Dizi, toplumda karşılaştığımız beş farklı kadın rolünü sarkastik bir şekilde eleştiriyor. Her karakter, kendi hikayesinin başrolü haline geliyor.