Cinayet Kabahat Değil Suçtur
Bir mal değil can olan hayvanlara yapılan vahşetler kabahat değil suçtur.
Türkiye’de hayvan hakları konusunda gelinen son nokta içler acısı. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu maalesef yetersiz ve bu yetersizlik her geçen gün canımızı daha da acıtmaya devam ediyor. Yasanın yaptırımında gerçekleşen sıkıntılar, denetimdeki eksiklikler ve en önemlisi kanunların hayvanları birer "can" olarak değil "mal" olarak görmesi ne yazık ki süreci bu hale getirmiş durumda. Her gün sokaklarda karşılaştığımız, beslediğimiz, evimizi açtığımız binlerce can, yasalarca sadece birer "mal" olarak görülüyor. Elimizdeki mevcut 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, Kabahatler Kanunu kapsamında. Bu yüzden hayvana şiddet ve istismarın karşılığı sadece idari para cezası ile sınırlı kalıyor. Aslında yasalarda gerçekleştirilecek güçlü yaptırımlar sayesinde canlarımız belediyelerin ve bireylerin zulmünden kurtulabilirler. Ancak bu konuda büyük adımların atılması ve köklü değişikliklere gidilmesi gerekiyor. Yaşam hakkı savunucuları, sayısı günbegün artan bu istismarların, tecavüzlerin, zehirlemelerin ve cinayetlerin artık Kabahatler Kanununca değil, TCK kapsamında bir suç olarak değerlendirilebilmesini talep ediyor ve seslerinin duyulmasını istiyorlar.
Peki biz bu hale nasıl geldik?
Bu sorunun cevabını biraz toplum biraz da mevcut yasaya göre değerlendirmek doğru olacaktır. Bu köpekler nereden geldi? Bu kediler nereden çıktı? Hayvan hakları savunucuları olarak sahada en çok karşılaştığımız sorulardan bir tanesi bu. En büyük sıkıntımız bu binaların, bu alışveriş merkezlerinin, bu iş yerlerinin hep burada var olduğunu düşünmemizden kaynaklanıyor. Yaşam alanları olan doğayı yok ettiğimiz, üzerine binalar diktiğimiz şehirlerimizde hem kendimizi hem de bu canları bir toprak parçasından, bir ağaçtan mahrum bırakıyoruz. Aslında her şey öncelikle empati ile başlıyor. Karşımızdaki bir hayvan ya da bir insan olabilir; hiç fark etmez. İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar gelen tüm sorunlar aslında bu empati eksikliğinden kaynaklanıyor. Sokak hayvanlarının da biz insanlar gibi yaşam haklarının olduğunu unutuyoruz. Basında ve birçok yerde “Sokak Hayvanları Sorunu” olarak lanse edilen bu durumun aslında bir sorun olmadığını gördüğümüz zaman ilerleme kaydetmiş olacağız. Bu durumu soruna dönüştüren de maalesef bizleriz. Sokaktaki canların hiçbir şekilde bu hayatı seçmediklerinden emin olabilirsiniz. Bizler empati kuramadığımız için bu durumdalar ve bizler hala empati kuramadığımız için sorun olarak görülüyorlar. Hayvan hakları savunucuları olarak yok olan doğaları içerisinde onları yaşatmaya çalışıyoruz ve zarar gördükleri takdirde de suçluların cezalandırılmasını istiyoruz.
Batıkent’te neler oldu?
Batıkent’te 9 Nisan 2019’da gerçekleşen ve birçok canın ölümüne sebep olan katliamdan sosyal medya sayesinde haberdar olduk. Hepimizi farkında olmadan bazı yanıtları aramaya yönlendirdi bu durum. Gerçekten bu kadar kolay mıydı? Apartmanımızda, mahallemizde, gittiğimiz bakkalda, balıkçıda birer katil olması ve bu katilin cezasız kalması normal miydi? Bu insanlar küçük bir para cezası ile serbest kalabilir ve sokakta bu kadar rahatlıkla gezebilir miydi?
9 Nisan akşamı zehirlenen köpekleri bölgede besleme yapan hayvanseverler fark etti. Elleriyle büyüttükleri, kendilerinin yemeyip yedirdikleri canların birçoğunu can çekişirken bulan hayvanseverlerin yardım çığlıkları sosyal medyada hızla büyüdü; olay yerine yardıma giden birçok yaşam hakkı savunucusu birlik olarak alana bırakılan zehirli tavuk parçalarını toplamaya başladı. Bölgeye gelen kolluk kuvvetlerinin titiz çalışmaları sayesinde katiller kamera kayıtlarından ortaya çıkarıldı. Bu kadar hızlı sonuç alınması ve katillerin bulunması hepimizin içinde bir umut ışığı doğurdu. Acaba bir şeyler değişecek miydi? Olayın ertesi günü hayvanseverler artık yasada güçlü değişikliklere gidilmeli ve canlarımız bu canilerin elinden kurtarılmalı diyerek bir oldular ve Ankara Batıkent’te büyük bir eylem gerçekleştirdiler. Adalete güvenen bu yaşam hakkı savunucuları katillerin TCK madde 170, 181/4 ve 185’e göre yargılanmasını istiyorlardı. 11 Nisan’da katillerin tutuklama talebiyle sevk edildikleri nöbetçi mahkemece tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı haberi geldi.
Hala bu canilerin TCK kapsamında cezalandırılma ihtimali var ve bize düşen bundan sonraki süreçte sesimizi bu yönde kullanarak mevcut yasaya göre katillerin en ağır cezayı almasını sağlamak.