Damsel

Benim arkamda bir ordu var!

Brown, bu filmde Elodie rolünde. Film, bir peri masalının senaryosunu tersine çevirerek, beyaz atlı prensinin kendisini bir ejderhaya kurban etmeye çalıştığı bir prensese ve onun mücadelesine odaklanıyor. Filmi izlemeyenler için bu yazının çok fazla spoiler içerdiğini söylemem gerek.

Film kareleri aslında bizi olacaklar hakkında bilgilendiriyor. Görsel efekti bilgisayar oyununa benzeyen bu feminist filmi sizler için incelemek istedim.

Filmin girişinden sonra aslında kadın kahramanımızın yetkin, güçlü ve gerçek bir asil olduğunu anlıyoruz. Krallıklarının ise çetrefilli ve zor şartlar altında ayakta durduğunu görüyoruz. Bu sahneleri ilk gördüğümde ana karakter hakkında “Burada yaşayan ve halkı için çabalayan birisinin güçsüz olması imkansız” dedim. Hayat şartlarının zorluğunu göstermek için sınırlı erzak ve yemek dışında, hava şartları, çorak topraklar ve donuk görünümlü bir görsel efekt uygulanmış. Karşı krallık için yola çıkıldığında dahi bu atmosfer devam ediyor. Atmosfer oldukça boğucu ve sert gösteriliyor. İzledikçe daha iyi anlıyoruz ki karakterimizin halkı için karşı krallıkla bu evliliği yapmaktan başka şansı yok.


Varış yerine gelindiğinde ise hava birden aydınlanıyor ve etraf daha parlak, açık bir havaya bürünüyor. Zenginlikleri daha iyi görünsün diye erzak ve gıdaya vurgu yapılıyor.

Sanki tüm dünya yeniden yapılanıyor ve farklı bir boyut kazanıyor. Etraf, karakterimizin alışık olduğu dünyanın tam tersi ve içinde kendi büyüsünü barındırıyor. Ufak ama rahatsız etmeyen ilk belirtileri aldıktan sonra asıl mesaj ortaya çıkıyor.

Sahne ilerlediğinde karakterimiz için hazırlanan odada meyveler ile kaplı bir alan görüyoruz ancak, yukarıda gördüğünüz görsele ayrı bir vurgu yapılmakta. Hades´e bir gönderme mevcut. Cehennem Kralı Hades, Persephone´ye aşık olduğu için onu kaçırır ve cehennemden çıkmaması için nar yedirir. Kurallara göre cehennemde yenilen yemek bağlayıcı bir anlaşmadır ve kişinin esir olmasını sağlar. Bu sahnede ise Elodie meyvelere bakar ama üzüm yemeyi seçer, bu da bizlere aslında esir alındığı yerden kurtulacağını söyler.

Filmde bu parlaklık bazı anlarda rahatsız edici olmaya başlıyor. Özellikle karakterimizin balkona çıktığı bir sahne de karşısındaki manzara başka bir odaya bakıyor ve orada ana karakterin yaşlarında başka bir kadınla karşılaşıyoruz.

Elodie´ye güneş vururken diğer karakterimiz tamamen gölgede ve soğuk bir atmosfer de. Bu sahne bize karakterin geleceğinin de bu yönde olacağını söylüyor ve Elodie'nin Ejderha'ya atıldığı ilk sahneler de bu karakterin cesedi ile karşılaşıyor.

Film ilerledikçe atmosferde görsel olarak herşey yolunda olsa dahi hissedilen bir gerginlik var. Özellikle kraliçenin oğlunu evlendireceği kişinin ismini dahi doğru söylemediğini görünce bu atmosfer daha da yoğunlaşmaya başlıyor ve karakterimiz dikatli olması için uyarılıyor. Evlilik hazırları için hizmetçiler tarafından kıyafet giydirilirken, evlilikten daha çok bir ayin hazırlığı hissiyatı çok iyi veriliyor.


Evlilikleri tamamlandığı anda etraf da yavaş yavaş kararmaya ve soğumaya başlıyor. Karakterimiz yeni eşi ile birlikte atalarını gururlandırmak için yapılan bir törene götürülüyor. Garip bir durum olsa dahi karakterler ustaca sakinleştirmeyi biliyorlar ve Elodie ile birlikte biz de bunu hissediyoruz.

Bu görsellerin hepsi ise bizi rahatsız etmeye yetiyor. Kendi kanlarını Elodie´ye geçirmek için bıçakla bir ayin yapılıyor ve seyirci rahatsız olmasına rağmen yine de "Tuhaf bir gelenek." diyerek geçebiliyorlar.

Sonrasında ise Elodie eşi tarafından köprüden aşağı atılıyor ve durumlar hızlı bir şekilde değişmeye başlıyor. İlk olarak şaşıran Elodie yardım arıyor ancak kimse gelmiyor ve kurban edildiğini hızlı bir şekilde idrak edince etrafı gezip çıkış yolu aramaya başlıyor. Bu sahnelerde görsellik insanı büyülüyor ve daha fazlasını görmek isteği uyandırıyor.

Yol boyunca ilk anladığımız Elodie nin zeki olduğu ve hayatta kalmayı bildiği oluyor. Elinde olanlar ile kendini koruyabildiği, etraftan gördükleri ile ışık yapabildiği ve ona zorluk çıkaracak bu elbiseden ise çok iyi faydalanabildiğini görüyoruz. Elbisenin her yanını kullanıyor, fazlalıktan kurtuluyor ve demir tarafları ise kendine göre bileyip şekillendiriyor.


Ejderha ile karşılaştıktan sonra uzun süre canlı kalamayacağını anlayan Elodie bir kaçış yolu arıyor ancak 2. karşılaşmadan sonra Ejderha'nın giremeyeceği bir yer bulduğunda kendini oraya atıyor. Burada sizi daha da etkisi altına almaya başlıyor çünkü buraya atılan her kadın mutlaka bu bölmeye ulaşmış. Filmde Prens'in gelip kurtaracağını umduğumuz anlar oluyor ve bu anlar da bu sahne ile son buluyor. Bazıları kurtarılmayı bekleyerek can vermiş, bazıları ise keşif yapmış ve bir harita bile hazırlamış. Duvarda ise her bir kadın kendi ismini kazımış. Elodie dinlenmek için uyuduğu esnada gördüğü rüya sayesinde harakete geçmek için güç buluyor. Rüyasında orada bulunan kadınları görüyor ve bir kadın ona "Kimse gelmeyecek" diyor. Böylece karakterin ufak da olsa son kalan bekleyişi bitiyor ve durum ile kendisi yüzleşmeye başlıyor.

Harita ile keşfe başlamadan önce benim en beğendiğim ve saygı duyduğum sahne ise kendi adını da o duvara kazıması oldu.

Bu hareket adeta bir saygı duruşuydu ve film ilerledikçe anlaşılacağı üzere, kadınların ölmüş olması Elodie için yalnızlık değil bir bağ, yoldaş ve güç aldığı yerin temsili oluyor.

Ejderha ise zamanında çocuklarının katledilmesinin acısını yaşıyor. Bazı insanlar tarafından Elodie ile Ejderha'nın kovalamacası, Ejderha'nın aptal olduğuna yorulmuş. Ancak ben farklı düşünüyorum. Ejderha acı içinde ve yavrularını katleden Krallığın kanından olan herkesi yavaşça öldürmek istiyor. Bu kadar kadının harita yapacak kadar yaşamasının asıl sebebi bu. Ejderha'nın isteği hızlı bir ölüm değil çæresizliği, yalnızlığı, korkuyu ve ızdırabı tatmaları. Bu yüzden kurbanları ile kedi - fare oyunu oynuyor. Bu onun tek hayat amacı ve eğlencesi. Özellikle Elodie´ye seslenirken "Küçük kuş" diye hitap etmesi kişiyi garip bir kapan duygusuna sokuyor.

Film sizlere Elodie'nin ilçsel uyanışını hissettiriyor. Bunca zaman kaçış arayan Elodie, kardeşinin de oraya atıldığını öğrenince savaşmayı seçiyor. Babası onu kurtarmaya gelse de bu ölümüne neden oluyor ve yukarıdaki sahnede Elodie savaşmaya karar verdiği zaman babasının kılıcı ile bunu yapıyor.

Son sahnede ise Elodie kandırıldıklarının farkında ancak Ejderha'yı öldürmek yerine bunu ona anlatmaya çalışıyor. Burada ise kadın dayanışmasını yine iliklerinize kadar hissettiren o sahne geliyor.

Bu sahnede ise Ejderha son vuruşu yapacakken Elodie zeki bir hamle ile kendi güçünü ona karşı kullanıyor. Ejerha tüm bunaları öğrendiğinde ise kendisini öldürmesini istesede Elodie´nin daha büyük planları var. İkisinin de intikama ihtiyacı var.

Tam anlamı ile cehennemden çıkan Elodie intikam almayı ve kendi yerine geçecek olan başka bir kadını kurtarmayı başarıyor. Feminizm hissiyatı yaratan bu yapıt Elodie'ye orada ölen kadınları ve hatta Ejderha'ya bile saygı duymamızı sağlıyor. İzlenmesi anlamlı ve keyifli, her bir kovalama sahnesi ise insanı ayrı bir dehşete sokuyor.

Son sahneden ise Ejderha´nın Elodie nin yolunu takip ederek yanında uçması ise derin bir bağ hissettiriyor. Haksızlığa uğramışlar için yapılmış bir adalet gibi.