Davut Heykeli ve Aristoteles: Sanatın İfadesinde İkonik Bir Buluşma

Davut heykelinin, Aristoteles'in mimesis ve katarsis kavramları ışığında yapılan kısa bir incelemesi.

Michelangelo tarafından yapılan David/Davut Heykeli, Rönesans sanatının en önemli eserlerinden biridir. Davut, beyaz mermerden yapılmış oldukça büyük bir erkek heykelidir. Bu devasa heykelin bir hikayesi var ve bu hikaye Tevrat, İncil ve Kuran'da geçer. Golyat, 3 metre boyunda bir savaşçı devdir, Davut ise o zamanlar bir gençti. O dönemin kralı, Golyat'ı öldüren kişiye kızını vereceğini söyler ve Davut onu öldürmeye gider. Davut, Golyat bir sapan ve birkaç taşla karşı koyar. Bu devasa savaşçıyı öldürmek kolay değildir. Sonra güneşi yansıtarak Golyat'ın miğferini çıkarabileceğini fark eder ve Golyat'a yaklaşır ve miğferi çıkardığı an onu öldürür. Bu heykelde Davut'un ona saldırdığı anı temsil eder. Kısacası, hikayenin ana teması, Tanrı'nın gücüyle her şeyin başarılabilir olmasıdır. Ve bu hikaye Michelangelo'yu çok etkilemiş olmalı ki bu muazzam heykeli bize kazandırdı.

Davut'un sol elinde bir sapan, sağ elinde ise bir taş var. Sol elinde sapan olması bize onun solak olduğunu gösteriyor. Sağ bacak vücut ağırlığını taşırken, sol bacak tamamen serbest bir duruşta. Heykelin başı ve üst bedeni, alt bedenden daha büyüktür. Michelangelo, bu heykel için "Mermerde bir melek gördüm ve onu serbest bırakana kadar mermeri oydum." demiştir. Davut, mükemmel bir insanın tezahürüdür.

Aristoteles'in Katarsis ve mimesis kavramları, sanat felsefesinin temel kavramlarındandır. Katarsis kavramı, 'bireyin, ruhunu kötülüklerden arındırması' anlamına gelir. Mimesis kavramı ise 'doğayı ve gerçeği yansıtmak' anlamına gelir. Aristoteles'e göre, "Bütün sanatlar taklittir, hatta insan bilgisi bile taklitle başlar." Hem mimesis hem de katarsisin amacı, yeniden yaratmaktır. Aristoteles, Katarsis'te sanatın insanlar üzerindeki etkilerinden bahsederken, insanlarda bastırılmış duygular olduğunu, bu duyguları açıkça ifade etmenin birçok tehlikesi olduğunu ve toplumsal normların bu duyguların ifade edilmesine izin vermediğini savundu. Sanatın bu duyguları tatmin etmesini sağladığını ve insanların daha dengeli ve ruhsal olarak daha sağlıklı olduklarını belirtti.

Heykeldeki detaylar gerçekçiliği ve insan formunu oldukça doğru bir şekilde taklit eder. İkincisi, Davut'un yüz ifadesi ve duruşu, karakterin iç dünyasını ve duygularını yansıtır, bu da izleyicide derin bir etki yaratır. Davut heykeli, izleyicide birçok duygu uyandırabilir, bunlar arasında cesaret, kararlılık ve zafer gibi pozitif duygular yer alır. Heykel, izleyicide güçlü bir duygusal tepki uyandırarak katarsis etkisi yaratır. Davut'un, Goliath'a karşı duruşu ve sakin kararlılığı, izleyicinin içsel güç ve cesaret duygularını canlandırabilir, bu da onları arındırıcı bir deneyim yaşatabilir. Bu heykel, sanatın gücünü ve insan duygularını nasıl etkileyebileceğini gösteren etkileyici bir örnektir.

Bence Aristoteles Davut'u görmüş olsaydı, savunduğu şey olan taklit etmeyi, yani mimesi hissederdi. Çünkü Davut heykeli bir ilahi bir anlatının kahramanlarından birini tekrarlama sonucu ortaya çıktı. Yani Davut, bir ilahi varlığın temsiliydi ve o Michelangelo tarafından ruhun ve efsanenin somutlaşmasıydı. Aristoteles'e göre taklit insanın doğasında var ve Michelangelo bu yeteneği Davut'u yaparak kullanmıştır. Aristoteles, mimesisi ikiye ayırır, birincisi nesnenin olduğu gibi taklidi, ikincisi ise insanların inançlarına göre nesnelerin taklidi. Michelangelo, David'le ikincisini yaptı ve Aristoteles Davut'a bakabilseydi, sanatın taklidini hissederdi. Davut'un beş metrelik ihtişamı karşısında bir insanın, insan vücudunu taklit edebilmesi için ilahi olayların yeterli olacağını düşünürdü.

Sanat, hayal gücünün en büyük yansımasıdır. Tolstoy'a göre, "sanat esas olarak bir kişinin, deneyimlediği duyguları bilinçli olarak belirli işaretler aracılığıyla diğerlerine ilettiğimidir ve diğerleri de bu duygulardan etkilenir ve onları deneyimler." Sanatın değerini belirleyen şey her zaman tartışılmıştır. Sanatın değerini belirlemek karmaşık bir konudur ve toplumsal değerlerin yanı sıra sanatın zamanındaki algılanışı da önemlidir. Davut heykeli, Rönesans dönemindeki kültürel ve dini anlayışların bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Sanatı anlamak için sanatçının, yaşadığı toplumun kavramsal, sembolik ve hayali değerlerini bilmek gerekir. En önemlisi, sanatçı bunu eserinde ortaya koymalıdır. Başka bir deyişle, bir sanat eserinin değerli olmasını sağlayan şey, yaratıcı ile alıcı arasında bir köprü kurabilme yeteneğidir. Davut heykeli hem Aristoteles'in felsefi düşüncelerini yansıtırken hem de sanatın insan duygularını etkileyici bir şekilde ifade etme gücünü sergiler.



Referanslar

Akan, N. (2018). Aristoteles’in etik anlayışı doğrultusunda katharsis. İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi, 4(7), 21-28.

Boztaş, E., & Düz, N. (2013). Sanatta denge unsurunun sanat yapıtına kazandırdığı estetik değerler. Akademik Bakış Dergisi, 39, 1-12.

Hirst, M. (2000). Michelangelo in Florence: 'David' in 1503 and 'Hercules' in 1506. The Burlington Magazine, 142(1169), 487-492.

Schaper, E. (1968). Aristotle's catharsis and aesthetic pleasure. The Philosophical Quarterly (1950-), 18(71), 131-143.

Woodruff, P. (1992). Aristotle on mimesis. Essays on Aristotle’s poetics, 73.