Depresyon

Beraber depresyon kavramını inceliyoruz.

DEPRESYONUN TANIMI VE EPİDEMİYOLOJİSİ

  • Depresyon Latince kökenli bir sözcüktür ve kökü “depresus” dur. Anlamına baktığımızda ise hüzünlü, kederli olmak, donuklaşmak ve durgunlaşmak anlamına gelir. Tıbbi terminolojide ise “çökkünlük” olarak ifade edilmektedir. Depresyon psikiyatrik bozukluklar arasında en sık görülenidir. Depresyon hem ülkemizde hem de bütün dünyada sayıca artış göstermekte ve büyük bir toplum sağlığı sorunu haline gelmektedir.
  • Depresyon, bir duygudurum bozukluğudur. Kişi geleceğe dair karamsar, geçmişe dair suçluluk ve pişmanlık duyguları içerisinde olur. Kişide ölüm düşünceleri, intihar girişimleri ve sonuç olarak yaşamına son verme durumları görülebilir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ölüm sebepleri arasında depresyon dolayısı ile intihar etme üçüncü sıraya yükselmiştir.
  • Majör depresyon riski erkeklerde %5-12, kadınlarda %10-25 olarak bulunmuştur.
  • Yapılan araştırmalara göre depresyonun kadınlarda erkeklere göre görülme sıklığı iki kat daha fazladır. Cinsiyetler arasında görünen farklar her yaş grubunda geçerli olmakla birlikte gençlerde ve orta yaş sınıfında bu farklılık çocuklar ve yaşlılar grubuna göre daha fazla belirgindir.
  • Depresyonun görülme sıklığında ortalama yaş 40'tır. Görülen vakaların büyük çoğunluğunu genç grup oluşturmakla beraber başlangıç yaşı 20 ila 50 yaş arasındadır.
  • Son zamanlarda, depresyonun 20 yaş altındakilerde eski vakalara göre daha sık görülmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Depresyon kadınlarda 35-45 yaş arasında, erkeklerde 55-70 yaşları arasında pik yapmaktadır.

Depresyonun en sık görülen semptomları şu şekildedir:

  • Sürekli olarak üzüntü ve endişe halinde olma durumu
  • Cinsel aktiviteler de dâhil olmak üzere kişinin yapmayı sevdiği tüm aktivitelere karşı azalan ilgi
  • Düşük enerji ve olağandışı yorgunluk hissi
  • Yeme bozuklukları
  • Uyku bozuklukları
  • Duygusal ifade kaybı (tekdüze duygulanım)
  • Umutsuzluk, kötümserlik, suçluluk, değersizlik, çaresizlik duyguları
  • Konsantrasyon kaybı, hafızada bozulmalar ve karar vermede güçlük ve kararsızlık.
  • Ölüm, intihar, intihara teşebbüs veya kendine zarar verme hakkında düşünceler.

Fiziksel semptomlar ise şu şekildedir:

  • İştahta azalmalar ve kilo kaybı
  • Cinsel isteksizlik
  • Baş ağrıları
  • Baş dönmesi
  • Kalp problemleri
  • Nefes problemleri
  • Sırt ağrıları
  • Sindirim sitemi ile ilgili şikâyetler
  • Abdominal ağrılar

Bu fiziksel semptomların direkt depresyonla bağlantısı olmayabilir. Daha önceden kişide var olan problemler depresif zamanlarda artış gösterebilir.

Depresyonun sebepleri

Diğer duygudurum bozuklarında olduğu gibi depresyonda da tek bir neden yoktur. Birden fazla etkenin bir araya gelmesiyle beyindeki kimyasal denge bozulur ve depresyon ortaya çıkar.

  • Biyolojik etkenler: Aile üyelerinin herhangi birisinde depresyon gibi bir duygudurum bozukluğu görüldüğünde diğer aile üyelerinin de bu soruna yakalanma riski normal oranlardan daha fazladır. Alkol bağımlılığı ve şizofreni gibi diğer zihinsel hastalıklar da depresyon görme riskini arttıran nedenler arasındadır.
  • Sosyal faktörler: Aile ve yaşıtlarla gerçekleştirilmesi gereken sosyal aktivitelerin eksikliği ve bulunmamasından kaynaklanan sebepler depresyona neden olabilir.
  • Davranışsal etkenler: Alkolizm veya madde kullanımı artması sonucu depresyon yaşanabilir.
  • Psikolojik etmenler: Kişinin işini kaybetmesi gibi hayatını kötü etkileyen durumlar, stres ve travmalar depresyonu tetikler.

Genetik Etkenler

Depresyonun genetik olarak ne gibi etkileri olduğu uzun süredir araştırılıyor. Bu araştırmalar kapsamında aile bireyleri, tek ve çift yumurta ikizleri ile yapılmış olan araştırmalar bulunmaktadır. Bu araştırmalardan yola çıkarak varılan sonuç, eğer aile bireylerinden herhangi birisinde depresyon varsa diğer aile bireyleri de risk altındandır.

Araştırma: İkiz Çalışmaları

Klinik depresyonun genetik etkisini gözlemlemek için tek yumurta ikizleriyle araştırmalar yapıldı. Tek yumurta ikizleri, aynı genetik koda sahip oldukları için araştırmacılar için çok faydalıydı. Tek yumurta ikizlerinden birisi depresyona girdiğinde diğerinin de depresyona yakalanma riskinin yaklaşık %76 olduğunu gösteriyor. Bunun anlamı, depresyon üzerinde güçlü bir genetik etkenin olmasıdır.  Çift yumurta ikizleriyle yapılan araştırmalarda ise kardeşler aynı genetik koda sahip olsa bile tek yumurta ikizlerinin aksine, bu kardeşler genetik yapılarının yalnızca yaklaşık %50'sini paylaştıkları için birbirine tıpatıp benzemezler. Araştırmalar, çift yumurta ikizlerinden depresyona giren kişilerin kardeşlerinde % 67 oranında depresyon geliştirdiği kaydedilmiştir. Bu durum genel oranlarla karşılaştırıldığında yine de daha yüksek bir orandır ve yine klinik depresyonun gelişiminde genetik bir etkiye işaret etmektedir.

DEPRESYONUN ALT TÜRLERİ

1. Depresif Epizot

En sık ve en tipik olan depresyon türüdür. Haftalar veya yıllar sürebilir. Tek depresif epizotlar genelde unipolar (tek kutuplu) olarak tanımlanır. Etkilenen insanların aşağı yukarı üçte biri hayatları boyunca yalnızca tek bir epizot geçirirler.

2. Nükseden Depresif Bozukluk

Genelde ergenlikte ya da genç yetişkinlikte ortaya çıkar. Bu tip depresif bozukluklar oldukça yıkıcıdırlar ve doğaları gereği unipolar/tek kutupludurlar (mani ya da hipomani görülmez). Genelde buna “klasik” ya da “klinik” depresyon da denir.

3. Distimi

Distimi; toplumun %3 ila %5'ini etkilemektedir. Hafif derecede depresyon belirtilerinin en az 2 yıl sürerek devam etmesi olarak tanımlanabilir.

4. Tip 1 Bipolar Depresyon

Bu depresyon tipi bipolar bozukluk sahibi kişilerde görülür ve görülme oranı tek uçlu depresyondan daha düşüktür. Depresif evre, normal duygudurum evresi ve manik evre olmak üzere üç farklı evreyi içerir. Manik evre aşırı coşkulu duygudurum, hiperaktivite, umursamazlık ve uyku ihtiyacının düşmesi ile karakterizedir. Bazen bipolar bozukluğun depresyon evresinde ortaya çıkan semptomları tek uçlu bozukluk semptomlarından ayırmak zor olmaktadır. 

5. Tip 2 Bipolar Depresyon

Bipolar bozukluktan daha fazla tekrarlar. İlk evre depresif evredir. Daha sonra hipomani ile sonlanır. 

6. Karışık Depresyon ve Kaygı

Bu bozukluk anksiyete ve depresif bozuklukların semptomlarının birleşimidir.

7. Depresif Psikotik Episot

Kişi var olamayan şeyleri (halüsinasyonlar) görür ve işitir. Hezeyana sahip olurlar. Suçluluk hezeyanı, yoksulluk hezeyanı ya da hipokondriyak hezeyanı görülür.

8. Atipik Depresyon

Bu depresyon tipinde yemek bozuklukları görülür. Kişi aşırı yemek yeme ve aşırı uyuma ile karakterizedir. Bu depresyon tipi hafif ve doğası gereği bipolar olabilmektedir.

9. Mevsimsel Depresif Bozukluk

Bu depresyon tipi iklim değişikliklerine ve mevsimlere bağlı olarak ortaya çıkar.  Mevsim evresi bitişlerinde kişiler iyileşir.

10. Kısa Süreli Tekrarlayan Depresif Bozukluk

Genel olarak genç grupta görülür. Depresif ve mixed duygudurum ile karakterizedir. 2 hafta civarı sürmektedir.

Tedavi Yöntemleri

1-BDT (Bilişsel Davranışçı Terapi)

Temel olarak, kişiyi depresyona sürükleyen irrasyonel düşünce kalıplarını ortadan kaldırmayı amaçlar. Bu yaklaşım kişinin zihinsel süreçlerini ele alır. Kişinin kendisinde yarattığı olumsuz duygular ve düşünce hataları belirlenerek kişiyle beraber bu düşüncelerin ne kadar gerçekçi oldukları sorgulanır. Bu sorgulama sırasında kişiye gerçekçi ve uyumlu düşünme tarzı öğretilir. BDT kişinin olumsuz duygularını ve uyumsuz davranışlarını değiştirerek kişiye daha uyumlu davranışlar kazandırmayı hedefler.

2-EMDR (Eye Movement Desensitizationand Reprocessing)

Kişinin göz hareketleri eşliğinde travmaları ile ilgili duygu ve düşüncelerini açığa çıkararak çalışmayı hedefler. EMDR terapisinde 8 aşamalı, üç yönlü (geçmiş, şimdi, gelecek) bir protokol uygulanır. Hedef, geçmişte yaşanan travmatik olayların yeniden canlandırılarak duyarsız hale getirilmesi, bulunan semptomların tedavisi, kişinin karşılaşma olasılığı yüksek ve benzer olan sorunlar karşısında, kazandığı olumlu inanç ve duyguların geliştirdiği, yeni bakış açısının yönlendirdiği davranışları gösterebilmesidir.

3- Aile Terapisi

Bu terapi biçiminde depresyon hastası ile birlikte ailesinin yaklaşımı da terapiye dahil edilir.

4- İlaç Tedavisi

Doktor kontrolünde verilen antidepresan ilaçlar hafif semptomları olan major depresif bozukluk için ilk tedavi olarak belirlenir. Çalışmalar, idame antidepresan tedavinin, iyilik halinin devamını sağladığını ve rekürrensi önlediğini göstermiştir.