Descartes ve Yönetem Üzerine

Gelin beraber Descartes'in başarıyı yakalamak için izlememiz gereken ilkelerine göz atalım.

Descartes bu metinde bize başarıyı yakalamak için izlememiz gereken ilkelerden bahsederek işe başlamıştır. Bu ilkelerden birincisi; doğruluğunu apaçık bilmediği bir şeyi doğru diye almamak, yani acelecilikten ve ön yargıdan özenle kaçınmak, İkinci olarak inceleyeceği güçlüklerden her birini olabildiğince parçalara ayırmak ve onları en iyi çözümlenebilecek duruma getirmek, üçüncü olarak düşünceleri en basit ve tanınması en kolay olan nesnelerden başlayarak ve yavaş yavaş, derece derece ilerleyerek en karmaşık bilgilere kadar götürmek ve doğal olarak birbiri ardından gelmeyen şeyler arasında da bir düzen varsaymak ve son ilke olarak da her yerde bütünsel saymalar ve en genel gözden geçirmeler yaparak hiçbir şeyi dışta bırakmadığımdan güvenli olmak. 

Birinci ilke ile başlayacak olursak aslında burada demek istediği açıktır, kendisi kesin olmayan hiçbir varsayımı kabul etmeyecektir. Burada söylenileni daha da açmak için Meditasyonlar kitabında ilk meditasyona bakarak şöylemiş olduğu bir şeyden bahsedebiliriz. ''...ancak bu amaca ulaşmak için tüm kanılarımın yanlış olduğunu kanıtlamam gerekmeyecek, zaten belki de böyle bir işin sonunu asla getiremezdim ama akıl şimdiden, bize açıkça yanlış görünenlere olduğu kadar, tümüyle kesin ve kuşku götürmez olmayan şeylere inanmaktan da kendimi özenle sakınmam gerektiğine beni ikna ettiğinden, edeceğim en küçük bir kuşku zerresi bile hepsini birden reddetmeme yetecek.'' Bu sözlerde de açık ki kesinliğini görene kadar her kuşku zerresi duyduğunu asla kabul etmeden devam ederek asıl olana ulaşacağını anlıyorum.

İkinci ilkede inceleyeceklerini parçalara ayırmak ve onları en iyi çözümlenebilecek hale getirmekten kastettiği Thomas Aquinas'ın bilebilmek için yapmış olduğu yorumda gördüğümü düşünüyorum. Aquinas bilebilmek için Yalnızca usun doğal ışığı yetmez demesi üzerine yani Tanrı ışığını göndermezse bilemeyeceğimizi söyler. Dolayısıyla benim bilmeme olanak sağlayan tanrıdır. Epistemoji de aslında bu yüzden metafiziğin içine girmiştir. Oysa Descartes ise buna usun doğal ışığı ile bilebilirim diyerek işe başlar yani açık ve seçik bilebilmesi için. Burada inanç ile bilebilme meselesini ayırmıştır. İnanç konularında Tanrı'nın ışığını, teorik alanda usa dönmektedir.

Üçüncü ilkede de aslında söylenilmek istenilen açıktır düşünceleri en basit ve tanınması en kolay olan nesnelerden başlayarak en karmaşık olana doğru gidecektir. Bu gidiştaını yine öncesinde kendisinin ''Ben düşünen bir şeyim, yani kuşku duyan, onaylayan, yadsıyan, pek az isteyen, istemeyen, hayal kuran ve de hisseden bir şeyim'' kendinde bunları belirledikten sonra varolan Tanrı hakkında sormuş olduğu ''bir şeyi kesin olarak bilmemi sağlayan şeyin ne olduğunu da biliyor olmam gerekmez mi?'' sorusuyla birlikte işleri en karmaşık boyutuna kadar getirmiştir. 

Son kuralımız için ise "Bu sayma, önerilen bir soruya bağlı olan her şeyin yeniden gözden geçirilmesidir" diye bir açıklamada bulunur. "Bilimi yetkin kılmak için konumuzu ilgilendiren her şeyi düşüncenin sürekli ve tam anlamında kesiksiz bir devinimiyle bütünü içinde ve teker teker gözden geçirmek ve onları yeterli ve düzenli bir saymada bir araya getirmek gerekir." Dolayısıyla açık ki kendisi bu saymaları başa dönerek tam tamına oturması ve bunları bir bütüne daha doğrusu düzenli bir bir aradalığa yerleştirmesi gerekmektedir.