Dilbilgisi Çalışmalarının Temelleri

Dilbilimde dilbilgisi çalışmalarının temelleri ve düşünce yapılarına dair.

Çağlar boyunca ortaya çıkan dillere yönelik araştırmalar yapıldığında görülmüştür ki, her dil çalışmasının belli bir amacı vardır. Eski Hint ve Yunan dilleri bir öncü olmakla beraber dilbilim çalışmalarındaki temel amacın "dilin bozulmasını önlemek" olduğu saptanmıştır. Bu anlayışı baz alan toplumlar ve dil çalışmaları, hem dilin bozulmasını önlemeyi hem de bozulmayan dilbilgisinin kuşaklara en saf hâliyle aktarılmasını amaç edinmiştir.

Bu anlayışa sahip olanlar genelde edebiyatçıların veya düşünürlerin ifadelerini dillerinin temeli olarak almışlardır. Eğitimsiz kişilerin dil kullanımının, eğitimli kişilere kıyasla daha az anlaşılır ve bozuk olduğunu düşünüp eğitimli bireyleri daha çok ön planda tutmuşlardır. Temel alınan dil, bu bağlamda "eğitimli" bireylerinki olmuştur. Eğitimsiz kişilerin, dilbilgisi kurallarının belirlenip betimlenmesinde hiçbir mühimlik arz etmediği yıllar boyunca savunulmuştur. Çünkü bu anlayışa göre dilin bozulmasını önlemek için belirli dilbilgisi kuralları çerçevesinde, eğitimli bireylerin dil kullanımları baz alınarak ilerlenmeliydi.

Kuralların belirlendiği bir sınırda oluşturulan ve kullanılan dil için "kuralcı dilbilgisi" (prescriptive grammar) terimi kullanılmaya başlandı. Orta Çağ dönemlerinden itibaren bu dillerin nasıl kullanıldığını izah eden ve dillere yönelik kural veya kısıtlama barındırmayan "betimsel dilbilgisi" (descriptive grammar) ortaya çıktı.

Dilbilimcilerin temel hedefi, dili konuşan bireyleri sınıflandırmak veya kim olduğuna bakarak ilerlemek değildir. Dilbilim, dili konuşanın kim olduğuna veya kimliğine bakmadan dil çalışmalarını yürütür. Günümüzde de gerek dilbilim gerekse dilbilgisi çalışmalarında bir çerçeve içerisine bilgileri hapsetmişçesine kurallar koyan ve hudutları aşmayan "kuralcı dilbilgisi" kimi dillerde ve toplumlarda varlığını sürdürmektedir.