Din ve Psikoloji
Din ve psikolojinin kesişim noktaları nelerdir? Bunları nasıl inceleyebiliriz?
Tarih boyunca toplumlar varoluşsal anlam arayışı içerisinde olmuşlardır. Psikoloji alanının ana konusu diyebileceğimiz anlam, pek çok psikolojik yapıyı içine alır. Din ve maneviyat ise birçok insan için hayatın anlamı ve huzur için bir kaynak olarak görülmüştür. Özellikle din kavramı üzerine yapılmış birçok özsel ve işlevsel tanım bulunmaktadır. Bu tanımlar farklı ekoller ve bakış açılarıyla ortaya çıkan tanımlardır. Örneğin din psikolojisinin babası olarak görülen William James’e göre din hayati faydalar sağlayan önemli bir tercih iken Freud için din nevrozu çağrıştırır. Teselli arama sonucu, içsel tecrübenin bir türü vb. gibi de farklı tanımlamalar yapılmıştır. Elbette her ne kadar değişken tanımlar mevcutsa bile ortak özellikler bulunmaktadır. Örneğin ibadet, inanç, kutsallık gibi bazı kavramlara farklı tanımlarda da rastlamak mümkündür. Maneviyatın tanımları arasında ise “bireydeki ilahi benlik veya beşeri benlik içindeki ilahi varlıkla iletişime geçme” veya “Aşkın bir boyutun farkına varılmasıyla ortaya çıkan ve kişinin kendisi ile, hayatla ve nihai gördüğü şeyle ilişkili olan tecrübeler ” gibi popüler tanımlar bulunmaktadır. Din konusundaki yapılan bu tanımlamalar veya araştırmalar tarihte öncelere dayansa da maneviyat kavramı bireyselleşme dönemi ile birlikte 1980’lerden sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu zaman farkının dinin toplumsal bazı temellere dayanması, inanç ifadesinin bireysel formlar oluşturması vb. nedenlerden dolayı olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu zaman bu kavramlar birbiriyle aynı şeyler gibi görülebilir fakat öyle değildir. Bazı ortak noktaları bulunsa da ayrıştığı önemli kısımlar da bulunmaktadır. Gelişip değişebilir, çok katmanlı yapıda olmaları ortak noktaları olarak gösterilebilir. Dinin statikliği, inanç temelli oluşu, kurumsal/nesnel olarak görülmesi ve olumsuz algılanması da farklı noktalar olarak değerlendirilebilir. Maneviyat kavramı daha geniş, öznel yani esnek yapılı, din ise daha kısıtlı ve katı olarak değerlendirilebilir.
Din ve maneviyat kavramlarını incelerken değinilen önemli noktalardan birisi de tanrı tasavvurudur diyebiliriz. İnsanların ebeveynlerle ilişkisi, kültür, aile ve tecrübe gibi etkenler tanrı tasavvurlarını farklılaştırır. İnsanların bu ve bunun gibi etkenlerle tanımladığı tanrı kavramı değiştiği için tanrıya bağlanmaları, din, inanç, maneviyat vb. kavramlara olan fikirleri de değişiklik gösterir. Özellikle tanrıya bağlanma yani tanrıyla kurulan ilişkinin tanrı tasavvurunun bir çıktısı olduğu söylenebilir. İnsanların tanrıya bağlanma şekilleri incelendiğinde ilişkisel ve telafi edici olarak iki kavram karşımıza çıkmaktadır. Bu kavramlarla alakalı hipotezler tanrıya ilişkisel bağlanma türünün kişinin ebeveyniyle arasındaki ilişkiye benzer bir şekilde tanrıya bağlanma eğiliminde olduğu görüşünü sunar. Telafi edici bağlanma türünde ise ebeveynle sağlanmayan güvenli bağlanmanın tanrıyla olan ilişkisinde telafi etmeye yönelik olduğu düşünülür.
Din psikolojisi, sosyal psikoloji açısından incelendiğinde kesişim noktaları bulmak mümkündür. Sosyal psikoloji, psikoloji disiplini içinde sosyal davranışın açıklanması ve toplumsal süreçlerle ilgilenir. Tutum ve davranış ilişkisini inceler. Tutumlar da bireylerin bir psikolojik obje ile ilgili düşünce, duygu, davranışları belirleme eğilimidir. Tutumlar birçok farklı konuda olabilir, dini tutum da buna dahildir. Dini tutumların incelenmesinde de grupların etkisi göz ardı edilemeyecek şekilde ortaya çıkmaktadır. Bireylerin dindarlıklarının veya dini tutumların gelişimindeki sosyal faktörler incelendiğinde ihtiyaçlar ve istekler başta olmak üzere birçok sonuç karşımıza çıkmıştır. Özellikle sosyal psikolojide uyma davranışı kavramı incelendiğinde çeşitli gruplara mensubiyetle ortaya çıkan bir durumdur. Bireyler herhangi bir dini gruba mensup olduklarında prososyal, yani toplum yanlısı davranışlar gösterme eğiliminde olurlar. Dindar bireylerin prososyal davranışlara daha eğilimli olduğu hakkında çalışmalar da mevcuttur. Özellikle Watson ve Allport sosyal psikoloji ve din psikolojisi alanında çalışmış önemli isimlerdendir.
Din psikolojisi ve sosyal psikoloji alanında yapılan çalışmalardan en önemlilerinden birisi de dindarlık ve benlik ilişkisinin incelendiği çalışmalardır. Benlik kendimizi nasıl algıladığımız olarak tanımlanabilirken benlik saygısı kişinin kendine yüklediği psikolojik değer olarak tanımlanabilir. Benlik saygısı bireyin kendini benimsemesini, kendine değer vermesini sağlar. Benlik saygısının düşmesi veya kaybedilmesi olarak tanımlanan durumlar değersizlik duyguları oluşturabilir. Özetle benlik saygısı bireyin kendini değerlendirmeye çalışması da denebilir. Birey kendini değerlendirmeye çalışırken ait olduğu sosyal grupları ya da kendi salt kişilik özelliklerini referans alır. Bunların yanında insanın kendisini değerlendirirken bir de yaratıcı bakış açısına ihtiyaç duyduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır. Tüm bunlar düşünüldüğünde din, benlik saygısı, dindarlık, sosyal gruplar kavramlarının birbirleriyle etkileşimli, ilgili alanlar olduğu açık ve net bir şekilde görülebilir. Dindarlık ve benlik ilişkisi ile ilgili yapılan çalışmalarda dindarlığın içgüdümlü ve dışgüdümlü olması bazı farklı sonuçlar doğurmuştur. Genel bir değerlendirme sunulacak olursa dinin bireylere anlama konusunda yardımcı olduğu, kontrol duygusu oluşturduğu ve benlik saygısını kazanmada yardımcı olduğu görülebilir. Toplumsal olarak inançların kimlik oluşturmada ve benlik saygısını güçlendirmede etkisi bulunmaktadır.