Divan Şairimiz Nefi
Nefi'nin bir hiciv ustasından fazlası olduğunu biliyor muydunuz?
1500’lü yıllarda Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğmuş olan Nefi, divan edebiyatımızın önde gelen hiciv ve kaside şairlerindendir. Gerçek adı Ömer’dir. İlk yazı yıllarında zararlı manasına gelen ‘’Zarri’’ mahlasını kullanmış daha sonra tarihçi Gelibolulu Ali’nin koyduğu ve yararlı anlamına gelen “Nefi” mahlasını kullanmıştır. Gazel de yazan usta şairimizin isminin kasideyle anılmasının sebebi ise gazel dilinin kaside dilinden daha sade olmasıdır.
Aruz kusurları onun şiirlerinde pek az görülür. Şiire yeni sözcükler getirmesi ve bu sözcükleri yazdığı şiirle kaynaştırması, yeni deyimler üretmesi onun kelime dağarcığının ne kadar geniş olduğunun göstergesidir. Kendini övmeyi de seven şairimiz fahriyelere büyük önem verip bu bölümü genelde diğerlerine göre daha uzun yazmıştır. Örneğin:
“Mihr-i cihântâb” sıfatı ile memduhun kendisi anlatılmaktadır. Sarayı; din ve devlet göğü, kendisi ise; her sabah o mekanın kapısından doğan cihanı aydınlatıcı bir güneştir:
Âsmân-ı dîn ü devletdir o âlî-âsitân
Matla’-ı mihr-i cihân-tâb-ı sa’adetdir o bâb
Tezat ve abartma sanatlarını seven şairin şiirlerinde tasvirleri oldukça ağırdır. Abartma konusunda o kadar iyidir ki II. Osman’ın Lehistan seferi başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen bu konuda yazdığı kasideyi okuyanlar Lehistan fethedildi sanmıştır. Müzikalite ise kullandığı ve önemsediği bir düğer unsurdur. Onun enstrümanı kelimelerdir.
I. Ahmet, I. Mustafa, II. Osman ve IV. Murad olmak üzere 4 padişahın saltanatına şahit olan şairimiz kendini döneminin padişahlarına çokça sevdirmiş ve görevlendirilmesini sağlamıştır. Günümüzde elimizde bulunan divanının bir bölümünde 4.Murat’ın şu beyitleri kayıtlıdır:
Gelün insaf idelüm gözliyelüm milsdâr ı
Şâ'irüz biz diyerek lâf ü güzâfl koyalum
idelüm bi-müze söz söylemeden istiğfâr
Dâmen•i f' `i-i pâkize-edâyl dutalum
Biz kelâm ugrısıyuz kande o sahib-devlet
Ana teslim idelüm emrine münkad olalum.
Güçlü bir hiciv ve kaside şairi olan Nefi, kalemi yüzünden idam edilmiştir. Dönemin müftüsü ile olan ünlü atışması şu şekildedir:
"Müftü efendi bize kâfir demiş.
Tutalım ben O'na diyem müselman.
Lâkin varıldıktan ruz-ı mahşere,
İkimiz de çıkarız orda yalan."
Anlatıldığına göre IV. Murad, Siham-ı Kaza’yı okurken tahtın yakınlarına yıldırım düşmüş, padişah bunu uğursuzluk saymış ve Nefi’ye hiciv yazmasını yasaklamıştır. Edirne’ye sürgüne gönderilmiştir. Daha sonra padişah Edirne’ye geldiği için yazdığı bir kaside sayesinde İstanbul’a dönmesine izin verilmiştir. Ancak hiciv yazması yasaklanan Nefi’nin yeniden hiciv yazmaya başlaması onun sonunu getirmiştir.