Doğu'nun Değerli Dört Kadın Sesi

Gerek günümüzde gerek geçmişte unutulan veya daha hiç tanışmamış olduğumuz dört kadın sesini sizler için derledik.


1- Aziza Mustafa Zadeh

Aziza Vakif kızı Mustafa Zadeh, 19 Aralık 1969 Bakü doğumludur. Mustafa Zadeh, Azerbaycan müziğini ilk kez caz ile bir araya getiren Vakıf Mustafazade'nin kızıdır. Kendisinin tarzı çoğunlukla fusion ve caz türlerindedir. Almanya'ya yerleştiktn sonra 1991 yılında kendi ismini taşıyan ilk albümünü çıkarır. Kendisi Zeki Müren ve Aşık Veysel'e hayranlığınıı her fırsatta ifade etmiştri. Küçük yaştan beri piyano çalar, en çok uyumayı ve resim yapmayı sever.


2- Mor Karbasi

Mor Karbasi, 23 Nisan 1986 yılında İsaril'de dünyaya gelmiştir. 18 yaşından 20 yaşına kadar İsrail ordusunda askerlik yapmıştır. Antik Ladino dili ve Ladino müziği ile ilgilenmektedir. Karbasi, müziğinde Fas ve İran'dan kalan kültürel mirası barındır. Bunun nedeni ise babasının İranlı bir Musevi, annesinin ise Faslı bir Musevi olmasıdır. Karbasi kültürüne olan bağlılığını müziğinde Fas Yahudilerinden olan büyük babasının kan unutmaz ifadesi ile tutkuyla gösterir.


3- Amal al-Atras

Sahne ismi Asmahan olarak bilinen Amal al-Atras, 25 Ekim 1912 doğmuştur. Henüz 3 yaşında iken ailesi ile birlikte Mısır'a göç etmişlerdir. Arap müzik dünyasının az bulunan kadın seslerinden biridir. Ümmü Gülsüm'le (Umm Kulthum) büyük bir yarış içindedirler. Asmahan'ın bu büyük başarısı ve sonrasında 14 Temmuz 1944'teki şüpheli ölümü halkı çok sarmıştır. Çok sevilen sanatçı 25 Ekim 1912 yılında ailesinin İzmir'den Beyrut'a giden bir gemiye binmesiyle denizde doğmuştur. Yolu bu topraklardan geçen Asmahan'ın ismi olan Amal umut anlamına gelir.


4- Feioruz

Feioruz, asıl adıyla Nouhad Haddad, 21 Kasım 1935 yılında Jabal AlArz'da doğdu. Ailesi Süryani ortodoks Hristiyandır. Feioruz, Rahbani kardeşler ile çalışmalarıyla Arap dünyasında büyük bir popülerliğe erişmiştir. 1971 yılında batıda, New York'ta, Londra'da ve Paris'te konserler vermiştir. Lübnan İç Savaşı (1975-1990) sırasında Lüban'ı terk etmemiş ve ülkesi için mücadele etmiştir. Bu bağımsızlık savaşı sırasında mahkumlar, Feioruz'un kırılgan ve mücadeleci sesini dinlemiştir. Muhammed Abdülvahab sesini en çok sevdiği şarkıcılar sorulduğunda Feioruz'u ayrı bir yere koyar ve onun bir melek olduğunu söyler. Öyle ki radyoda Feioruz şarkı söylemeye başladığında Müslüman ve Hristiyan çatışmasının ertesi güne kadar sonlandığı söylenirdi.