Doğu'nun Kafkası: Sadık Hidayet ve Başyapıtı "Kör Baykuş" Eserine Psikanalitik Bir Bakış
Sadık Hidayet'in yaşamına ve "Kör Baykuş" eserine psikanalatik bir bakış.
Doğuyu modernizm ile buluşturan yazar: Sadık Hidayet. Edebiyat dünyasında “Doğunun Kafkası” olarak bilinen yazar 17 Şubat 1903 yılında Meşrutiyetten iki yıl önce Tahran’da dünyaya gelmiştir. Bu dönem İran tarihinin batılılaşma üzerine yaptığı en bariz harekettir. Batı toplumlarının gelişmesi ve İran’ın sosyal, ekonomik ve siyasi yönden zayıflaması ile zayıflayan İran için modernleşme hareketleri kaçınılmaz olmuştur.
Yenileşme ve modernleşme dönemi ile köklü değişiklerin yaşanmaya başlandığı, kaos ve kargaşanın hâkim olduğu İran coğrafyasında dünyaya gelen Hidayet için birçok akranı gibi hayatına birçok etki bırakacaktı. Soylu bir aileden gelen Hidayet, abisine göre evin neşe kaynağıydı. Ailenin ilgi odağı olan Hidayet; çocuk enerjisi, tuhaf soruları ve sevimli konuşmaları ile etrafındaki herkesi eğlendirirmiş. Fakat beş, altı yaşlarına geldiğinde bu enerjisi ve neşesi kademeli olarak azalmaya, yerini sakin sessiz bir çocuğa bırakmış.
Hayatı boyunca içine kapanık, sakin bir yapısı olan Hidayet için bu durgunluk ilk hangi olay veya durum ile şekillenmeye başlamıştı? Düşünmeye, etrafında gelişen olayları algılamaya başlayan çocuk için, kaos ve kargaşanın hâkim olduğu, batılılaşma sürecindeki İran’ın etkisinin büyük olduğu düşünülmektedir. Gün geçtikçe ailesinden kendini soyutlamış, yirmili yaşlarında odasından hiç çıkmadan ailesi ile olan tüm bağlarını koparmıştır. Ailesinin soylu geçmişini hayatının hiçbir alanında kullanmamış, kendisine sunulan fırsatları hiçbir zaman değerlendirmemiş, kendi çaba ve emekleri ile ilerlemiştir.
Matematik, fizik gibi derslerden eğitim hayatının ilk yıllarından itibaren sıkılan Hidayet, Fransızca öğrenmek istediği için Saint Louis akademisine gitmiştir. Akademide öğrenimini sürdürürken hem dil öğreniyor, iz bırakan büyük isimleri tanıyordu. Bu yıllarda dönemin önde gelen Avrupa dergileri ile yazışmaya başladı. Okul gazetesi için yazılar yazıp yayınlıyordu. Bu dönemde başlıca ilgi alanı, büyü, gerçeküstü temalardı. Mistisizm, Zerdüşt ve Buda’ya olan ilgisini ilk tohumları bu dönemde atılmıştır.
Akademiden mezun olduktan sonra, Rıza Şah’ın öğretmen olarak yetiştirilmek üzere Avrupa’ya gönderdiği öğrenciler arasında yer aldı. Belçika’da mühendislik okumak için giden Hidayet, vazgeçerek rotasını Paris’e çevirdi. Paris’te ise mühendislik yerine dişçilik okumak istedi, fakat bu isteğinden de kısa sürede vazgeçti. En başından beri hiçbir meslek dalının onu sanat kadar heyecanlandırmadığını fark eden Hidayet, dört yıl boyunca gezip görerek edebî çalışmalarına başladı. Avrupa’da dünya edebiyatı ile tanışan Hidayet, ağırlıklı olarak Kafka, Poe ve Dostoyevski okudu. Rainer Maria Rilke’ye özel ilgi gösterdi, Rilke’deki ölüm hayranlığından çokça etkilenerek kendi ölüm tefsirini kaleme aldı. Aynı yıl kendini Marne nehrinin sularına bırakarak başarısız bir intihar girişiminde bulundu.
1930’da İran’a geri dönen Hidayet, İran tarihi, halk bilimi ve geleneksel inançları ile ilgilenmeye başladı. Gerici edebiyat oluşumlarına Rab’a adlı edebiyat gurubu ile savaş açtı. Grubun dağılmasının ardından Bombay’a giderek Zerdüştler ile yaşamaya başladı. Baş yapıt olarak nitelendirilen Kör Baykuş adlı eserini bu yıllarda yazmıştır. Anlatıcının itiraflarını dinleyen baykuşa benzettiği gölgesi, Poe’nun kuzgunu ile benzerlik gösterir. Avrupa’da yaşadığı yıllarda büyük ölçüde etkilendiği yazarlardan biri olan Edgar Allen Poe izleri kendisinin başyapıtında görünür.
Siyasi, sosyal ve kültürel sebeplerden ötürü Kör Baykuş İran’da 1941’e kadar yayımlanmamıştır. Yaşamının son yıllarında tekrar Paris’e giden ve buraya yerleşen Hidayet'e alkol ve uyuşturucu bağımlılığı büyük bir sorun oluşturur. Yerleştiği savaş sonrası Paris yazarı büyük bir hayal kırıklığına uğratmış, bu hayal kırıklığı, gün geçtikçe kendine ve yaşama yabancılaşan Hidayet için son damla olmuştur. İntiharını hayatının ilk yıllarından itibaren tasarlayan yazar kararını vermiştir. Aylarca Paris’te gaz vanası bulunan bir daire aramış, sonunda bulmuştur. Güzelce giyinip tıraşını olmuş ve bir Paris günü, gaz vanasını açarak intihar etmiştir. Bu kez 'başarılı' bir girişim olmuştur.
İran edebiyatındaki modernist teknikleri getiren kişi olarak bilinen Hidayet, İran edebiyatı için bir devrim niteliğindedir. Küçük yaşlardan itibaren sanata, edebiyata ilgili olan Hidayet, ilk yazılarını akademinin ilk yıllarında yazmaya başlamıştır. Hayatının her alanında egemen olan büyük yazarlardan oldukça etkilenmiştir. Rilke’nin melankolisi, Kafka’nın varoluş sancısından etkilenmiş ve bu olgular kendi yaşamında da etkili olmuştur. Birçok çeviri çalışması yapan Hidayet, yaşamının son günlerini Kafka’nın eserlerini çevirmeye adamıştır. Bugün Doğu’nun Kafka’sı olarak bilinen yazarın cansız bedenini bulan arkadaşı yanında dağınık hâlde bulunan notlar ve mektuplar arasında “Kafka’nın Mesajı”nın şu bölümünün de bulunduğunu belirtiyor: “Sonunda en şiddetli cezaya çarptırılırız ve boğucu bir gün ortasında kanun adına bizi tutuklayan kişi bıçağını saplar kalbimize; köpek gibi geberir gideriz. Cellat da suskundur, kurban da.”
"Kör Baykuş"a Psikanalatik Bir Bakış
Sembolizm ve Sürrealizm akımlarından büyük ölçüde etkilenen yazarın eserlerinde genel olarak ölüm, yabancılaşma, din, melankoli gibi temaları işler. Başyapıtı olan Kör Baykuş, yazarın iç dünyasını yansıtan en önemli eseridir. Hidayet; hayatın bunalımlarını, sıradanlığını ve karamsar gerçekleri belli semboller üzerinden eserine aktarmıştır. Afyon tiryakisi bir ruh hastasının, güzellik ve dürüstlüğü aradığı yolda yenik düşerek kendini şeytana teslim edişini anlatır. Burada afyon tiryakisi bir ruh seçmesi, hayatın anlamını araması ve sonunda ruhunu şeytana satması, yazarın hayatı ile paralel ilerleyen ilk unsurlar olarak göze çarpar.
“Edebi eserin, öncelikle yazarın bilinçaltı psikolojisi ile ilişkisi olduğu görüşüyle çalışır. Freud’un öğretisini edebi esere uygular.” (Aytaç, 2013:109) Gürsel Aytaç "Karşılaştırmalı Edebiyat Bilimi" isimli eserinde psikanaliz eleştiri yöntemini bu şekilde açıklar. Bu eleştiri yönteminde göz önünde olan elementler; yazar hayatı, bilinçaltı ve hayat deneyimleridir. Yazar bilinçaltındaki tema ve motifleri eserine yansıtır ve okuyucusu ile buluşturur. Kör Baykuş eserinde afyon tiryakisi ruhu, hayatının son dönemindeki uyuşturucu problemi ile, hayatın anlamını aramada başarısız olan karakteri Hidayet’in varoluş kaygısı ile, ruhunu şeytana satmasını ise yazarın intiharı ile ilişkilendirmek yerinde olacaktır.
“Erguvani şarap, ölüm iksiri, ebedi huzur kaynağı!”
İntihar etmek İslam dinine göre yasak ve şeytani bir eylemdir. Eserdeki karakterin ruhunu şeytana satması sembolik bir eylemdir. Alt metnine baktığımızda bu eylemin yazarın intiharı olduğunu görüyoruz. Eserde olay örgüsü çok net değildir. Özellikle zaman ve mekân kısımları eser boyunca belirsizdir. Zaman iç içe geçmiş; şimdi ile geçmiş. Ve baştan sona kocaman bir düş, sanrı da denilebilir yaşadıklarına.
Hidayet için ölüm fikri hayatının her dönemi önemli bir motiftir. İntiharını planlamadan önce yazdığı eserinde ölüm olgusu ana temayı oluşturur. Yazmaya başlamasının nedeni, kendini gölgesine tanıtmak isteği. Bu gölge okuyucudur. Yazar kendi iç dünyasını eseri sayesinde okuyucusuna yansıtmak ister. Bu amaç uğruna yaşadığı o düşü anlatmaya başlıyor. Aslında yazarın kendi iç dünyası ile hesaplaşması diyebiliriz.
Bir kadın motifi beliriyor eserde. Onu gördüğündeki sevinci yitirdikten sonra hayatının ebedi boşluk ve kaybına yol açıyor. Aşkı, arzuyu, ihaneti erkekleri, kadınları, yalnızlığı bu olay üzerinden etkili şekilde incelemiştir. Esere genel anlamda çökmüş olan melankolik ruh hâli, aslında yazarın ruh hâlinin aynasıdır. Freud’a göre sanat hayal kurmak ile ilişkilidir. İnsanın yaşam karşısında bazı istekleri vardır. Fakat yaşadığı topluma ayak uydurmak zorunda olduğu için bu isteklerini gerçekleştiremez, dolayısıyla bunları bastırır. Bundan dolayı insan hayal kurar ve arzularını hayal dünyası ile tatmin eder.
Behçet Necatigil, Yapı Kredi Yayınları için yaptığı çevirinin önsözünde Kör Baykuş’u şöyle tanımlar: “Kör Baykuş, Hidayet için, hayatın bunalımlarını, tekdüze ve karanlık gerçeklerini semboller, alegoriler ve birsamlarla nasıl şiirsel bir plana yükselttiğinin kanıtıdır.”
Hidayet için çalkantılı dünya gündeminde arzu ve isteklerini yansıtmak güçtür. Ait hissedemez kendini ne kendi vatanına ne başka bir ülkeye. Bu umutsuzluk ve karamsarlık, hayal kırıklıkları yazarı gün geçtikçe daha melankolik bir ruh hâline sürükler. Bu ruh hâline sürüklenmesinin bir diğer etkisi toplum ve etkilendiği sanatçılar olmuştur.
Modern İran edebiyatının devrimci kalemi, dünya edebiyatına sayısız katkı sağlamış olan Sadık Hidayet, yaşamı boyunca sıkışıp kaldığı melankolik, karamsar ve buhranlı iç dünyasını başyapıt niteliğindeki Kör Baykuş adlı eserinde ustaca işlemiş ve okuyucusuna yansıtmayı başarmıştır. Modern ögeleri sembolik ve alegorik bir anlatım ile, iç içe geçmiş zaman kavramı ile okuyucusunu diyarlardan diyarlara sürükleyen Hidayet, okuruna yeni ufuklar açmış, toplumsal olayların birey üzerindeki etkisini işleyerek farkındalık kazandırmış, şiirsel dili sayesinde edebi hazzı doruklara çıkarmıştır.