Kör Baykuş'un Aşamadığı Nehri
Sâdık Hidâyet'in Kör Baykuş isimli romanı, İran Edebiyatı'nın en önemli örneklerinden biridir.
Sadık Hidayet'in Kör Baykuş isimli romanı ilk olarak 1936 yılında basılmış ve 1977'de Türkçeye çevrilmiştir. Orijinal ismi, Bûf-i kûr'dür.
Bu karanlık ve zor kitap, kendini Plato'nun mağrasındaki insana benzeten anlatıcının intiharla sonuçlanan hikayesini anlatıyor. Anlatıcı, yalnızlığı cüzzama benzeten ve yalnızlıkla beraber içindeki tüm acılarla yüzleşen yabancılaşmış bir karakter. Toplumla arasında bir hendek olduğunu varsayıyor. Meslek olarak kalemdan boyayan anlatıcı, kitabın başından beri ölümle ne kadar içli dışlı olduğunu vurguluyor aslında. O kadar ağır ki bu tasvir, kendi evini bile bir tabuta benzetiyor. Çoğu zaman afyon etkisinde olan karakterin zaman algısı, uyku ve uyanıklık arasında gidip gelse de, aşık olduğu kadını kaybettiğinde günleri, dakikaları sayacak kadar netleşiyor. Aşık olduğu kadına isim vermeyerek, onu tüm kadınların simgesi haline getiriyor.
Hayatını resim çizerek kazanan anlatıcı, hep aynı resmi çizdiğinden bahsediyor. ''Hep bir servi çiziyordum. Dibinde ihtiyar, kambur bir adam bağdaş kurmuş oturuyor, bir Hind fakirine benziyordu. Bir abaya sarınmış, başına bir şal bağlamıştı. Sol elinin işaret parmağını bir hayret ifadesiyle dudaklarına götürmüştü. Karşısında uzun, siyah entarili bir genç kız hafif eğilmiş, ona bir gündüzsefası uzatıyordu ve bir dere akıyordu ikisinin arasından...''(Hidayet, 2015, s.17) Anlatıcının gerçeklik algısı o kadar kaybolmuş ki bu resmi bir yerde mi gördü yoksa rüyasında mı kendisi de emin olamadığını söylüyor tasviri yaptıktan hemen sonra. Basit bir sahne gibi görünse de anlatıcının iç dünyası hakkında çok şey anlatıyor bu sahne. İhtiyar aslında babası, amcası ve kendisine benzettiği bir imge yerine geçiyor. Servi ağacı, ihtiyarın işlevsizliğini ve ölümünün yakın olduğunu simgeliyor. İkisinin arasından akan dere ise birbirlerine asla ulaşamayacaklarını gösteriyor. Ancak, bu sadece sevgili için geçerli değil. Bu, aynı zamanda anlatıcının annesine de ulaşamamasını simgeliyor. Resimde yaşlı-genç, ölüm-yaşam gibi güçlü kontrastlar var. Bu kontrastların yanında bir de anlamı pekiştiren imgeler var. Servi ağacı, ihtiyarın ölümünü simgeliyor, kızın uzattığı gündüzsefası da kısa ömürlü bir çiçek olarak, ölümün yakın olduğunu pekiştiriyor.
Hikayesini gölgesine anlatan anlatıcı, her ne kadar yalnızlığıyla yabancılaşmış olsa da hikayesini anlatmak istemesi hatırlanmak istemesinden geliyor. Bunun için de devrik cümlelerle, soru cümleleriyle edebi bir anlatım benimsiyor. Metin, kurgusal bir otobiyografi gibi, anlatıcının vasiyeti yerine geçen, kısa ama çarpıcı bir mektup havası veriyor. Kitapta bilinçakışı tekniği kullanılsa da okuru sayfalarca uzayan tasvirlere boğmuyor.
Kaynak: Hidâyet, S. (2015). Kör Baykuş: Roman (B. Necatigil, Trans.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları
Kapak Resmi: https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/sadik-hidayetten-dev-bir-hesaplasma-kor-baykus-1810883