Toplumda Uyma Davranışları

Toplumda gözlemlenen uyma davranışları kuramlarca ne şekilde açıklanmaktadır?

Toplumun uyması beklenen ve kural, klavuza dayanan belli başlı toplumsal normlar bulunmakadır. Bu normların açıklanması ve bu normlara uymanın nasıl gerçekleştiğinin anlatılması için yaklaşımlar bulunmaktadır.

İlk yaklaşım olan Davranışçı Kuram’ın temeli, uyarıcı ile davranış arasında ilişki kurma olarak tanımlanabilmektedir. Davranışçı Kuram’ın ele aldığı bu bağ kurma işlemi ise uyarıcıya haz veya acı verme işlemi ile yapılmaktadır. Kısacası haz ile pekiştirilen bir davranışın alışkanlığa dönüşmesi ve acı ile karşılaşılan bir davranışın acı verdiği tecrübe edilerek tekrarlanmaması bu davranışın nasıl işlediğini tanımlamaktadır. Bu öğrenmenin gerçekleştirilmesi pekiştirme ile sağlanır.

Toplumsal normlara uyma davranışlarının açıklanmasında yarar sağlayan diğer yaklaşım Psikanalitik Yaklaşımdır. Freud, bu yaklaşımında kişiliği buzdağına benzetmektedir. Buzdağının görünen kısmı bilinç, buzdağının su içerisinde olan ama görünebilen kısmı bilinçöncesi, buzdağının görünmeyen kısmı ise bilinçdışı olarak adlandırılmaktadır. Freud’un Topografik Model olarak adlandırdığı simgelemede, bilinç zihnimizde her an deneyimleyebildiğimiz olaylar ve hayallerimizi içerirken, bilinçöncesi hatırlayabileceğimiz fakat şu anda deneyimleyemeyeceğimiz kısımdır. Bilinçdışı ise Freud’a göre zihnin kabul edemeyeceği ve kişinin rahatsız edici olarak gördüğü bütün anı, düşünceleri sakladığı kısımdır. Bu kısımların Freud’un Yapısal Modeli’nde karşılık geldiği zihin bölümleri id, ego, süperego kısımlarıdır. İd, bencildir ve haz ilkesi ile tetiğe geçmektedir. İd’in bilinçdışına karşılık geldiği söylenebilir. Tek amacı bütün dürtülerimizi tatmin etmektir. Zihnin diğer kısımlarından ego, zihnimizi dengeler. Bu kısmın bilince denk düştüğünü söylemek mümkündür. İd ile süperego arasındaki bir köprü gibidir ve zihnimizin isteklerini sınırlarken, davranışlarımızı da düzenlememize yardımcı olur. Süperego bilincimizin vicdanı gibidir. Her bireyde farklı hassasiyetlerin sahip olunmasının sonucunda her bireyde uymanın seviyesini etkileyebilir. Sonucunda Freud’un kişilik kuramının uyma davranışının üç farklı faktöre bağlandığından bahsedebiliriz: dürtülerin baskılanması, vicdanın oluşumu, aileden kazanılan gelenek ve otoritenin benimsenmesi.

Uyma davranışını açıklayabileceğimiz üçüncü kuramımız Kohlberg: Bilişsel ve Ahlaki Gelişim Kuramı’dır. Bu kuram bireyin toplumsal etkiye maruz kaldığı zaman ortaya çıkan tepkileri açıklamaya çalışmaktadır. Gelenek Öncesi Düzey, bireyin etkiye maruz kaldığında bunları benimsemesi, birinci devre olan itaat-ceza ve ikinci devre saf çıkarcı yönelim ile gerçekleşir. Yani birey olan hazza kavuşmak ya da acıdan kaçmak için yani bir karşılıklılık çerçevesinde davranış gerçekleştirir. Geleneksel Düzey’de birey çevresine uyma ve görülen toplumsal düzeni benimseme davranışı gösterir. Başkasını memnun etme devresinden sonra yerleşik kurallara uyma devresi yani dördüncü devre karşımıza çıkmaktadır. Gelenek Üstü Düzey’de ise artık birey davranışları haz veya acının dışında ve önceki devrelerden bağımsız şekillenir. Bireyin farklılaşıp yine de görüş birliğine önem vermesi devresinin ardından son devrede kişi artık kendi vicdanı ile hareket eder ve doğru-yanlışı bulmasında tamamen kendi kişiliğine bağlıdır. Fakat Kohlberg bireyin 6. aşamaya gelmesinin mümkün olmadığını dile getirir.