Dolanmak

Sarılmak mı uzaklaşmak mı?

Bir şeyin çevresine sarılmak. Bir şeyin çevresinde dönmek, dolaşmak. Dolanmak kelimesinin anlamını aradığımızda bunlar karşımıza çıkıyor. Bir yandan harika bir kelime olduğunu düşünüyorum bir yandan tanımları biraz eksik geliyor. Dolanma eyleminde, ''bir şeyin'' etrafında ''dönüp dolaştıktan'' sonra o ''şeye'' geri dönüyor muyuz? Yoksa ondan git gide uzaklaşıp artık bambaşka bir şeye mi dönüşüyoruz? Belki de sadece dönüştüğümüzü zannediyoruz. Yürümenin, hareketin bizi değiştirdiğine inanıyoruz. Çevresinde dolandığımız o şeye dönmek nasıl hissettiriyor? Ya da şöyle soralım, en başta dolanmaya başlamamızın sebebi neydi? Neden o şeyden uzaklaşmak ama terk etmemek, ona geri dönecek şekilde etrafında olmak istedik?  

İlk anlama geri olacak olursak, ''sarılma'' aslında ikinci anlama göre zıtlık ifade ediyor. Çünkü ikinci anlam için aslında bir şeyden uzaklaşmak ve etrafında dönmek demiştik. Ama ‘’sarılmak’’ tam aksine yakınlaşmak, bir olmak anlamına geliyor. İlk başta ayrıldığımız şeye geri dönüp sarmalamak demek oluyor.  

Bütün bu anlamlar dışında ve bütün bu anlamlarla beraber, ''dolanmak'' hem fiziksel hem zihinsel olarak sürekli gösterdiğimiz bir eylem. Bazen stresli bir durumda kalkıp dolanırız; bir odanın kapısında, bir masanın etrafında. Bazen de kendi etrafımızda, kendi zihnimizde, yaşadığımız olayların etrafında dönüp dururuz. Ya da sadece bir sarmaşık gibi sarılmak, dolanmak isteriz kendimize. Hepsinin sonu tek bir yere çıkıyor: Kendimize.