Dönersen Islık Çal

Can bir atımlık ve gitsen de bir adımlık, çok hafifsin ve çok ağır

Onun artık evi var ve bir adı oldu. Çok sevildi ve ezildi büyütülmenin ardında beklentisiz, amasız, kimsesiz. Büyük geldi böylesi duygular, sevilesi korkular ve en uzağı kendinden ulaşamadığı gölgesinin kibri gibi. Nasıl geçer bu duygular, öpülesi sorgular? Adı Osman oldu, rüyasında ekmek gören ve hasret bir bardak suya bugün.

Hani mesela, bir kar yağsa bugün özlersin sıcacık balkonunu. Bulsan sevgiyi aniden istersin yalnızlığın mis gibi ve de güvenli kokusunu. Bulsa biri beni olduğum gibi koca bir sokağın ortasında. Evden uzakta ve özlerken koltuğunu, çok yalnızsan da beklersin umduğunu. Hep telaş ve hep telaş. Yetmiyor bana bugün ve bu yaş. Büyümek ister gönül dön bak bir ne haldesin, özlemek dünü daha bitmeden gün sanki bu da parçası sevemediğin kısacık ömrünün. Göz yumabilir miydin ve hatta cezalandırabilir miydin, sor kendine günün en kalabalık saatinde.

Duydunuz mu sesleri o sokaktan gelen, çığlıklar gibi veya bir imdat gibi aynı şey hepimiz için nasıl olsa. Çığlığın çaresizlikten atıldığını, umutsuzca ve çırpınmadan ibaret olduğunu; imdatınsa son bir beklentiyle ve cılız bir ümitle beklediğini ayırt edemez kışın sıcak ve yazın serin evlerinde oturanlar. Görmek ve duymak da bir endişe ister hayattan. Acizlik, sakinlik ister. Yıldızlardan aşıklar, eller gibi dostlar ayrılmak zorunda kalmışlar. Cennet olsun bugün buralar. Ölme ne olursun, bir gün daha ver bana ve bir gün daha sonra. Zor kabullenmek varlığını ve şimdi yokluğunu. Hani mesela kar yağsa bugün ve bulsam sevgiyi aniden, bulsa biri beni olduğum gibi, evden uzakta ve özlerken koltuğumu, yağmur yağsa sonra. Ölme ne olursun. Ve yarın aşk olsun, bu yeryüzü cinnet.