Düşünceler Üzerine
Sorgulama seansı
Düşüncelerimi bile düzenlemeye çalışıyorum. Hepsini ayrı kutulara yerleştirip düzenli bir şekilde sıralamaya gayret ediyorum. Aklım, büyük bir dolap gibi ve ben o eski, gıcırdayan, koyu kahverengi devasa dolap değilim. O dolabı daha net görmeye, içerideki karmaşayı anlamaya çalışıyorum. Düzenliyorum, temizliyorum, gereksizleri atıyorum sanıyorum, ama hala kapaklarını kapatamıyorum. Hala tam olarak onu göremiyorum. Dolabım kocaman ve sürekli göz önünde olan kıyafetlerin arkasında daha nice parça olduğunu hissediyorum. Bazen bu parçaları güzel kombinleyebiliyorum ya da öyleymiş gibi gösterebiliyorum. Uyumu, bağlantıları, sıralamayı seviyorum. Karışıklıkta nefes alamıyorum.
İçimde, kalbimden nefes boruma doğru yükselen, ağzımdan ve burnumdan dışarı taşan bir enerji var. Beynimde yalnızca “Bir şey yapmam lazım” cümlesini haykırtan bu enerjiyi gün geçtikçe daha yoğun hissediyorum. Kendimi arama yolculuğumun başladığını hissediyorum, ama hala içimde o gerekli cesareti bulamıyorum.
Cesaret… Korkunun zıttı mı sizin için de? Doğduğunuz andan beri sizde hangisi daha ağır basıyor? Ya da hepimiz bu iki güçlü duyguyu kontrol etmeyi öğrenemedik mi? Hangisi bizi daha güçlü yapar? Yoksa bu hisler, güçle doğru orantılı mı işler? Düşünmekle duygularımızı kontrol edebilir miyiz, yoksa asla istediğimiz kişi olamayız mı? İlk seçtiğimiz kişiliğe mi sahip oluruz, yoksa o ilk seçimimizi değiştirebilir miyiz?
Belki de hayat, o dolap gibi iç dünyamızda bir karmaşa yaşamak; düzenlemek, anlamak, kontrol etmektir. Bazı kapakları kapatamamak da bir yolculuğun parçası, bir hayattır. Cesareti bulmak ya da korkularımızla yüzleşmek de bu yolculuğun bir başka yönüdür. Ya da belki de hayat kafamdaki dolap gibi değildir.