Edebiyatta Hafıza
'Ayakkabınızın ucuyla vurup fırlattığınız taş parçası bile Shakespeare'den çok yaşayacak.'
Özellikle 20. yüzyılda modern edebiyatla beraber bazı konular daha da popülerleşmeye başlamıştır. Şüphesiz zaman ve hatıraların edebiyatla olan ilişkisi de bu konular arasındadır. 20. yüzyıla gelindiğinde anı ve hafıza çalışmaları psikoloji gibi başka disiplinler tarafından hali hazırda kullanılıyordu. Tek bir alanla kısıtlanmamış olan hafıza çalışmaları, edebiyat ve birçok disiplin arasında bir köprü görevi de görüyordu. Böylece edebiyat, tarih, siyaset, sosyoloji gibi öznesi insan olan disiplinler arasında da bağlantı kurmak mümkün oluyordu.
Edebiyatın kendisi her ne kadar başlı başına insanlığın hafızası görevini üstlense de, bu anlayış özellikle hafıza çalışmaları altında sosyal açıdan ele alınmaya başlanmıştır. Elbette kültürel çalışmalar alanında hafıza ve anılar birden çok şekilde sonraki kuşaklara aktarılmıştır, ancak edebiyatın belki de bu hafızayı aktarma konusunda en etkili yollardan biri olduğuna dair tartışmalar da bulunmaktadır. Edebiyat sadece yaşanmışlıkları kayıt altına almıyordu, onları ayrıca insan bilincinin de süzgecinden geçirerek bir perspektif de katıyordu. Yazarın yanı sıra okuyucu da bu hatırlama sürecinde önemli bir rol oynuyordu. Elbette günümüze kadar yazılmış binlerce eser mevcut, fakat biz hepsini hatırlamıyoruz. Bazı eserler zamanın karşısında unutulmaya, ve bazen de hiç hatırlanmamaya mahkum olabiliyor. Aslında bu da bahsedilen bu bilincin bir yansıması. İnsan, sadece yazdıklarıyla değil, neyi okumayı seçtiğiyle de aktif olarak hatıralarını şekillendiren bir varlık haline geliyor.
Hafıza çalışmalarını şekillendirmiş birkaç isimden bahsetmek gerekirse şöyle sıralayabiliriz:
Sigmund Freud - psikanaliz kuramıyle beraber hem edebiyat hem de psikoloji alanlarına katkıda bulunmuştur, edebiyat ve hafıza çalışmalarında atıfta bulunulan bir isim olsa da psikoloji alanında aynı kabulu görmemektedir.
Henri Bergson - bellek üzerine çalışmış ve iki tür hafıza olduğu algısını ortaya koymuştur. Bunlardan ilki alışkanlıklara dayalıyken ikinci tür bilinçaltında saklanan anılardır.
Jan Assmann - kültürel hafıza kavramını ortaya koymuştur, bellek ve kültür üzerine önemli çalışmalar yapmıştır.
Marcel Proust - In Search of Lost Time veya Remembrance of Things Past adlı eseriyle Bergson'un bellek anlayışından beslenen romanı ile 20. yüzyılda büyük bir taktir ve beğeni almıştır.
Kaynakça
Wikipedia
Encylopedia Britannica
Virginia Woolf, To the Lighthouse
Henri Bergson, Matter and Memory
Nalbantian, Suzanne. Memory in Literature.
Görseller