Erich Fromm - Sevme Sanatı
Bir eylem olarak sevmek.
“Sevgi neydi?” sorusu Yeşilçam’da “emek” olarak yanıt bulurken psikanalist Erich Fromm sevigiyi bir sanat olarak tanımlamıştır. Sevgi hakkında yazılmış en detaylı kitabı kaleme almıştır ve bu kitap 67 yıldır okunmaya devam etmektedir.
Fromm, bu kitapta sevgiyi bir sanat olarak tanımlamasının yanında, sevgisizliğin nedenlerini, çıkar üzerine kurulu “sevgi” ilişkilerini ve birçok sevgi türünü de incelemiştir.
Sevginin doğduğu an insanlara yüklenen bir özellik olduğunu düşünenler yanılmaktadır. Kapitalist dünyada; para, başarı, güç ve çıkarların gözümüzü bürümesiyle gerçek sevgiyi öğrenmeye ne vakit ne de enerji harcarız. Dünyevi öncelikler duygusal karnımızı aç bırakır.
Kişinin kendi dünyasını yaratması ve benliğine sahip çıkması hâlinde yalnızlığının ortadan kalkacağından ve özgürce sevebileceğinden bahseder Fromm. Ona göre sevginin karşısındaki en büyük engellerden biridir kapitalist düzen.
Hepimizin tek bir kalıba sokulmaya çalışıldığı bu düzende aynı olma duygusunun huzursuzluğu doğurması, insanı yalnızlığa sürükler. Bu yalnızlık insanın çaresizliğinden değil, bağ kuracak birini bulamamasındandır. Yabancılaşmanın yol açtığı bir utanca dönüşür. Sevgi de bu hesapta yer alamaz.
Bu yalnızlık sonucu yabancılaşma ve sevgisizliğin tam aksi de topluma uyum sağlamaya çalışanların sahte sevgi gösterileridir Fromm’a göre. Bu; yalnızlık korkusuna, sevilmeme telaşına bir tepkidir. Fromm bu kişileri şu şekilde tanımlar:
Fromm bu iki ucun da aynı tehlikeye ve sonuca sahip olduğunu düşünür. Ona göre kişi; ikisinin ortasında, robotlaşmadan uzak, duygularından korkmayan bir benliğe sahip olmalıdır. Böyle olduğu takdirde sevgi onun için kaçınılmaz olacaktır. Öncelikle kendini sevebilecektir.
Fromm’a göre kendini sevmeyen kimseyi sevemez. Her şeyin bir kaynağı olduğu gibi sevginin kaynağı da kendisidir. Bu aşırıya kaçtığında zaten sevgiden çok narsisizmdir. Kişi kendini yeterince ve olduğu gibi severse etrafındakileri de sevebilir. Fromm sağlıklı bir kaynaktan çıkmayı başaran sevginin koşullarını da anlatmıştır.
Sevgi illüzyonları etrafımızı sarmış durumdadır. En belirgin iki türü ise adanmışlık ve ihtiyaç durumudur. Kendi benliğini unutarak, her önceliğini sevdiği nesne veya kişi yapan insan gerçekte sevmemektedir. Bu sadece yalnızlığını ve içindeki boşluğu gidermek için kendisine oynadığı bir oyundur.
Bir diğeri ise ihtiyaçtan doğan sevgidir. Kitabın özeti de sayılabilecek en önemli nokta şudur:
"Olgunlaşmamış sevgi, 'Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var.' der. Olgunlaşmış sevginin söylediği ise 'Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum'dur."
Sevgi veren taraf gördüğü karşılıkla aynı zamanda alan taraftır. Sevme sanatının icrası da disiplin ve pes etmemeyi gerektirir. Kişi pes etmeden, sadece karşısındakini öyle olduğu için sevmeyi öğrenmelidir. Duygusal ihtiyaçlarını gidermek için değil.