Erkeğin İçindeki Kadın ve Kadının İçindeki Erkek

Anima ile animus, ying ve yang...

Freud, insan bilincinin çok katmanlı bir yapıya sahip olduğunu öne sürmüştür. Psikanaliz üzerine yaptığı yoğun çalışmalar ışığında bu katmanlara İd, Ego ve Süperego adını vermiştir. Hepimizin en azından kulaktan dolma bildiği bu terimlere biraz daha yakından bakalım. İnsanın bilinçaltına ittiği ve toplum tarafından hoş karşılanmayacak davranış ve düşünceler id'e aittir. İd, haz ilkesiyle hareket eder ve buz dağının görünmeyen kısmıdır. Ego ise, id'in dürtülerini toplum içinde kabul görecek hale getirir. Ego, gerçekçilik ilkesi bağlamında bilince yön verir ve kararlar aldırır. Süperego ise, toplum ve aile ile ilgili kuralları içerir, bunlara uyulmadığı takdirde cezalandırma, suçluluk ve pişmanlık gibi şeylere yol açar.


Carl Jung ise Freud'u bir noktaya kadar takip eder. Fakat o ego ile süperegoyu birbirinden ayırmaz. Jung buna karşılık Persona ve gölge arketipini sunar. Persona, kişinin diğer insanlara karşı oluşturduğu (taktığı) bir maskedir. Hatta adı da tiyatroyadaki maskelerden gelir. Ego ve süperegoyu, persona olarak düşünebiliriz. Gölge, kişinin 'karanlıkta' ve dipte kalmış düşünceleridir. Bastırılanlar kişisel bilinçdışına itildiğinde ortaya gölgemiz çıkar. Gerçek kişiliğimiz, maskenin altındaki 'gölge'dir. Bu anlamda id ve gölge birbirine benzer. Jung'u Freud'dan ayıran en önemli fark 'kollektif bilinçdışı' anlayışıdır. Freud, id, ego ve süperego'nun bireysel olduğunu savunurken; Jung, persona ve gölge'yi 'kollektif bilinçdışı'nın beslediğini düşünür. Yani geçmişten, hatta ilk insanlardan getirdiğimiz davranışlar ve düşünceler olabileceğini öne sürer. Örneğin savaşlar, toplumsal gölge'nin bir yansıması olarak yüzyıllar boyunca devam etmiştir.

Persona ve gölge arketipinde etkili olan gelişimler aynı zamanda cinsiyet arketiplerinin de oluşmasına katkı sağlamıştır. Jung, eril ve dişil arketipin Tao felsefesindeki ying ve yang gibi birbirini tamamladığını söyler. Bunlara Anima ve Animus adını vermişitir. Anima, erkeğin içindeki kadın sesi ve davranışları; Animus ise, kadının içindeki erkek sesi ve davranışlarıdır. Bu rollerin oluşmasında anne ve baba'nın büyük etkisi vardır. Erkek animası, ilk ilişki kurduğu kadın olan annesinden, hayatına giren tüm kadınlardan ve kollektif olarak aktarılan kadın imajından edindiği bilgilerin toplamıdır. Kadın erkeksi tarafı olan animusu ise, aynı şekilde hayatındaki ilk erkek olan babası, diğer erkekler ve kollektif olarak bugüne kadar gelen erkek imajının toplamıdır.


"Anima ruh durumlarını, animus ise düşünceleri üretir. Yani bir kadının düşünmesi ile erkeğin sezgi ve duyguları bilinçdışındaki bu arketiplerin etkisi altındadır."